23 Aralık 2021 Perşembe

İSİM TAMLAMALARI TEST

 

    Değerli Öğrenciler,

    İsim tamlamaları ile ilgili hazırladığımız etkileşimli test ile öğrendiklerinizi tekrar edebilirsiniz.

    Etkinliğe katılmak için yukarıdaki görsele ya da buraya TIKLAYIN. Açılan pencerede ilgili alana adınızı yazıp giriş yapın ve soruları çözmeye başlayın. 

    Hepinize başarılar.

20 Aralık 2021 Pazartesi

SEN DE UMUT OL


 İsmetpaşa Ortaokulu olarak düzenlediğimiz kan bağışı etkinliği ile ihtiyaç sahipleri için kan bağışında bulunduk. Siz de kan vererek birilerine umut olabilirsiniz. 

17 Aralık 2021 Cuma

16 Aralık 2021 Perşembe

MEHMETÇİĞİN YANINDAYIZ

        1914 yılıydı, oldukça zor bir sene olmakla kalmıyor, Türk askerleri teker teker şehit düşüyordu. Bu dönem, 1. Dünya Savaşı'nın başladığı dönemdi. Türk halkı Mehmetçiğin yanında oldu ve düşmanlara karşı ellerinden geleni yapmaya çalıştı. Asel de herkes gibi "Savaşta askerlerimize nasıl yardımcı olabilirim?" diye düşünüyordu. Cephede yaşananları görünce o badem gözlerinden damlalar akmaya başladı. Sabaha kadar düşünceleriyle kafa kafaya verip kararını en sonunda vermişti. O da birlik ve beraberlik unsurlarını hatırlayarak Mehmetçiğe yardım etmek için savaşa katıldı. 

        Asel 15 yaşında olduğu için pek bir faydası olmadı ama o hiçbir zaman pes etmedi, kararının arkasındaydı. Savaşta askerlere cephane taşıyarak yardımcı olmaya çalıştı. Savaş 1918 yılına kadar devam etti. Dört sene süren savaşın ardından Asel çok mutlu oldu. Bunun nedeni ise savaşın kazanılmasında onun da az çok emeğinin olmasıydı. Asel bu başarısından dolayı kendisiyle gurur duydu ve mutluluktan havalara uçtu. Ailesi de onu tebrik etti. 
        
        Asel arkadaşlarını aramak için dışarı çıktı. Sadece Zülal adındaki arkadaşını bulabildi. Diğer beş arkadaşını bulamadı. Asel'in gözünden bir damla yaş aktı. Bunun nedeni de tam yanlarında yatan ve üstü başı kan içinde olan Fatma'yı görmekti. Hemen Fatma'yı hastaneye götürmek istediler fakat savaş olduğu için hastane de yıkılmıştı. Fatma öksürmeye başladı. Bu duruma Asel ile Zülal çok sevindiler çünkü Fatma hayata tutunmuştu. Fatma yavaş yavaş Asel ve Zülal'in yardımıyla ayağa kalktı. Biraz yaralıydı ama iyiydi. Diğer dört arkadaşını da bulmuşlardı. Yedi güzel arkadaş savaşta gösterdikleri çabalar için birbirlerini tebrik ettiler.

Asel ALTINIŞIK
İsmetpaşa Ortaokulu 6/C Sınıfı Öğrencisi

15 Aralık 2021 Çarşamba

ÇEVRE KİRLİLİĞİ

        Her zaman olduğu gibi saat 7.00'de evden çıktım. Okula doğru gidiyordum. Herkes dükkanlarını yeni açmaya başlıyordu. Yavaş yavaş karanlık ortadan kalkıyor, onun yerini güzel bir gün başlıyordu. 

        Elimi cebime attığımda dünden kalmış bisküvi ambalajının cebimde olduğunu fark etmiştim. Onu cebimden çıkarıp umursamaz bir şekilde yere attım. Bir çocuk beni uyardı ama ben onu dinlemeyip okulun yolunu tuttum. Daha zilin çalmasına 30 dakika vardı. Kantinden bir şişe süt aldım ve okuldaki banka oturdum. Daha sonra süt bitince şişesini yere fırlattım. Şu an bana kızdığınızın farkındayım ancak ben de hatamın farkına sonradan vardım. 

        Ders zili çaldı ve sınıfıma girdim. Biraz sonra öğretmenimiz geldi. Öğretmenimiz geldiği gibi bir video açtı. Bu videoyu izlerken hepimiz sessizlik içerisindeydik. Videoda çöplerin canlılara zarar verdiğini gördük. Mesela yere atılan bir sakızın kuşun gagasına yapıştığını ve kuşun gagasını kullanamadığı için açlıktan öldüğünü gördük. Bu manzara karşısında kendimden çok utandım. "Yere attığım çöpler, ambalajlar acaba hangi canlıya ya da canlılara zarar vermiştir?" diye geçirdim aklımdan. Sadece yere attıklarım mı? Yerde görüp de çöpe atmadığım nice çöpler... 

        O gün izlediklerimiz eminim arkadaşlarıma da bir ders oldu. O günden sonra yerde gördüğüm çöpü hemen alıp çöpe atmaya başladım ve kendime şu sözü verdim: Bir daha asla yer çöp atmayacaktım ve doğayı daima temiz tutacaktım. Uzun lafın kısası doğayı kirletmeyecek, onu hep koruyacaktım.                                                                                           

                                                                                                                    Nehir Toprak Can

İsmetpaşa Ortaokulu 5/G Sınıfı Öğrencisi

4 Aralık 2021 Cumartesi

SOĞUK ŞEHİR

     
        Almanya Immenstadt'tayız. Burası Avrupa değil de sanki Kutuplar. Havaalanından çıktığımda göz gözü görmüyordu. Her taraf sisti. Teyzemle birlikte trene bindik. Orada otobüs yerine trene biniliyor. Otobüsler de var ama halk treni tercih ediyor. İki katlı ve oyun parklı trenler de var bu şehirde. 

        Almanya çevreye önem veren bir ülke. Teyzemle yolda yürürken teyzem bir pet şişe gördü, yerden aldı, çantasından bir poşet çıkardı ve şişeyi poşete koydu. Teyzeme bunun nedenini sorduğumda ''Yerdeki şişeleri bir geri dönüşüm fabrikasına verirsen para alıyorsun.'' dedi. Şaşırdım ve önüme  döndüm. 

        Bir de çöp diye bir şey var. İnsanlar kullanmadıkları eşyaları bir odaya bırakıyor. Bu odaya çöp diyorlar. Teyzemle oraya gittiğimizde odada kocaman bir kitaplık, içinde de bir sürü kitap vardı. Hatta o kadar çok kitap vardı ki oradaki bir masanın üzerinde kitap doluydu. Sadece kitaplar yoktu; bisikletler, oyuncaklar, tabaklar, saksılar ve biraz eskimiş koltuklar vardı. Hepsi sapasağlamdı ama ikinci eldi. Oradaki insanlar ihtiyacı olduğu zaman buradan eşya almaktan çekinmiyordu. Biz oraya kullanılmayan bir eşyayı bırakmaya gitmiştik.

        Her yola çıktığımızda iğrenç bir koku geliyor bu şehirde. Teyzeme bu kokunun kaynağını sorduğumda şu cevabı aldım: ''İnek dışkısı yol kenarlarındaki çimenlere gübre olsun diye su ile karıştırılıp dökülüyor.''

        Gelelim eğitim şekline. Okula sivil gidiyorlar öğrenciler. Pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri ödev yok. Cuma günü ise okul daha kısa ve ödev var.

        Almanlar sporu çok seviyorlar. Neredeyse herkesin bir arabası var ama her yere bisiklet ya da yürüyerek gidiyorlar. Almanya'da kalırken ben de kar ve su kayağı yapmayı öğrendim. Su kayağı yapmaya giderken her tarafta ellerinde çubuklarla yürüyüş yapan insanlar görüyordum. Bir keresinde biz de bir dağ yürüyüşüne gitmiştik. Dağın en tepesine kadar yürümüştük. Dağın tepesinden böğürtlen ve yaban mersini toplamıştık. Çok yorulmuştum. Teyzemin arkadaşı sırtında ağır bir çanta takmıştı ve çantanın üzerine de küçük kızını oturtmuştu. Kadına çok şaşırmıştım.

        Almanların bir törenine denk gelmiştim bir defasında. Çiftçiler ineklerini çanlar ve çiçeklerle süsleyip halka gösteriyordu. Halk da en güzel ineği seçiyordu. İnek sahipleri ve seyirciler geleneksel kıyafetler giyiyordu.

        Son olarak Almanya'da camiler yerine kiliseler, ezanlar yerine çanlar var. Daha çok şey var anlatacak ama ben burada bitiriyorum. Herkese iyi günler dilerim.


Serra KAZANCIOĞLU

İsmetpaşa Ortaokulu 6/D Sınıfı Öğrencisi

28 Kasım 2021 Pazar

SAVAŞ

        Takvimler 4 Ekim 1853 tarihini gösteriyordu. Yoldan komşularımız geçiyordu. Bize bir savaş olduğunu söylediler. Sanırım bir savaş gerçekleşiyordu. Adı Kırım Savaşı olmalıydı. 

        Ben çok üzüldüm ve bu sesleri duyunca hop oturup hop kalktım. Odama gittim ve salonda annem, babam, ağabeyim sessizce bir şeyler konuşuyordu. Ben de onların konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Annem, konuşmaları bitince yanıma geldi ve bana ”Nisacığım, hadi anneannene gidelim istersen?“ dedi. Ben de annemin teklifini kabul ettim ve anneannemlere doğru yola çıktık. 

       Yolculuk esnasında ben hâlâ çok üzgündüm. Ben de gidip o savaşa katılmalıydım. Düşman askeri millet olarak birlik içinde olduğumuzu görüp bu savaşta yenik düşecekti.


Nisa YANIK

İsmetpaşa Ortaokulu 5/G Sınıf Öğrencisi 

BİRLİK

        Ben on yaşlarımdayken tarih kitapları okumaya bayılan bir çocuktum. Derslerim de iyiydi ve arkadaşlarım tarafından sevilen bir öğrenciydim. Onlara elimden geldiğince yardım ederdim çünkü. 

        Bir gün okulumda deprem tatbikatı oldu. Tüm sınıflar ve okul görevlileri sakince aşağı inmiş, sıralanmıştık. AFAD ekibinden Görkem Bey okulu ziyarete gelmiş, bilgilendirici bir de konuşma yapmıştı. Ben, Görkem Bey'e ve yaptığı konuşmaya hayran kalmıştım. Eve geldim, üstümü değiştirdim, yemeğimi yedim, tam ödevlerime başladığım an aklıma Görkem Bey geldi. AFAD ve görevleri hakkında bir araştırma yaptım. Yaptığım araştırma sonucunda bir de afiş hazırladım.

        Akşam olmuştu ben ve ailem akşam yemeğimizi yiyorduk ve şöyle söyledim:

       -Bugün okulda bir deprem tatbikatı yapıldı, AFAD görevlisi Görkem Bey bu konu hakkında bize bilgiler verdi.

        Babam:

        -Sizin için güzel bir gün olmuş, bu konu hakkında daha bilgili olursunuz.

         Bu konuşmanın ardından yemeğimize devam ettik.

      Yemek bitmiş, ailecek salonda oturuyorduk. Birden her yer beşik gibi sallanmaya başladı. Ailecek sakin bir şekilde depremin bitmesini bekledik, deprem durunca dışarı çıktık. Dışarıda baygın ve gergin insanlar vardı.

    Depremden sonra birçok ilden yardım desteği geldi, bazı insanlar depremzedelere evlerini açtı, bazı hastaneler ise ücret istemeden hasta ve yaralı aldı. O gün birlik ve beraberliği hissedip önemini tekrar anladım.


Berfin HİRA

İsmetpaşa Ortaokulu 5/G Sınıfı Öğrencisi

SÖZ

    


    2010'lu yıllardı. Okulda öğretmenimiz vatanın ne demek olduğunu anlatıyordu:

        - Vatan;bir kimsenin doğup büyüdüğü, bir milletin hakim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse bu topraklar için canını bile verebileceği yerdir.

           Bu sözler beni ve arkadaşlarımı oldukça derinden etkilemişti. Ders bitti ve eve doğru yola çıkmıştım. Eve geldiğimde elimi yüzümü yıkadım, yemeğimi yedim ve ödevlerimi yaptım. Sonra öğretmenimizin o gün söyledikleri aklıma geldi. Gerçekten de çok etkileyici konuşmuştu. İnternetten bu vatan için canını veren, Türk vatandaşının özgürlüğü için kendinden geçen ve savaşan kişileri araştırdım.  O zamanlarda sadece erkekler ve kadınların savaşmadığı; onlara yardım eden, vatanı için her şeyi göze alıp savaşa giren çocukların olduğunu öğrendim. 

        Şimdiki çocuklar telefona tablete takılıp kalmışlardı. Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bir sürü kişi düşmanlarla savaşmıştı. Ertesi gün okuldan dönünce annemlerin konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Sanırım darbe girişiminden bahsediyorlardı. Haberlerde de bu konu konuşuluyordu. Birden yüksek sesler duyulmaya başladı. Babama ne olduğunu sorduğumda bana "Kızım, düşman askerler yurdumuzu ele geçirmeye çalışıyorlar." dedi. Bu vatan kimsenin eline kalmadı, kalamazdı!

        Herkes sokaklara döküldü. Çok tedirgin olmuştum. Annem ve babam çok gergindi. FETÖ terör örgütü hain darbe girişimi yapmıştı. Fakat vatanımızı, milletimizi asla elimizden alamazlardı, alamadılar da. Onlarca şehidimiz oldu o gün. İşte o zaman söz vermiştim bu millete hayırlı bir vatandaş olmaya... 

        Şimdi ise vatanıma, milletime yararlı çocuklar yetiştirmek için bir öğretmen oldum. Artık ailemden sonra sorumluluğumdu vatanımı, milletimi korumak. Sözümde durdum.


Asel TANRIVER

İsmetpaşa Ortaokulu 5/G Sınıfı Öğrencisi

27 Kasım 2021 Cumartesi

ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİ

        Sınıfta baygın bir şekilde beklerken birden sınıfa müdür çıkageldi ve iki hafta sonra Çanakkale Şehitliği'ne bir gezi düzenleneceğini söyledi. O haberi alınca heyecandan hop oturup hop kalkmıştık. Sevinçle gezi gününü bekliyorduk. Günler çabucak geçivermişti. Son akşam heyecandan tedirgin ve gergin bir şekilde beklerken uykuya yenik düşmüşüm. Sabah kalktığımda hemen hazırlanıp okulun önüne gittim ve otobüse binip yola çıktık.
        
        Otobüsle yolculuğumuz sırasında öğretmenlerimiz konuşurken onlara kulak  misafiri olmuştum. Çanakkale Şehitliği'nde  iyi bir rehber, vatanını seven binlerce vatan evladının vatanı için nasıl şehit olduğunu anlatacakmış. Sonunda Çanakkale Şehitliği'ne ulaşmıştık. Rehber de bize katılmıştı Conk Bayırı'ndaki çarpışmayı yani savaşı anlatırken içimde bir sızı olmuştu. Bizim ne kadar şımarık olduğumuzu, küçücük şeylerde mutlu olmadığımızı hatırlattı bana.
      
       Çanakkale Şehitliği gezisinden sonra derslerime daha çok çalışarak vatanıma, milletime yararlı bir birey olmaya karar verdim. Bununla da yetinmeyip arkadaşlarıma da öyle olmalarını tavsiye ettim.

Bilal Çınar ÇITAK 
İsmetpaşa Ortaokulu 5/G Sınıfı Öğrencisi

17 Kasım 2021 Çarşamba

YARIN ÇOK GEÇ

            Herhangi bir şeyi oluşturmak, ortaya çıkarmak, emek harcamayı gerektirir. Çalışmak diye tanımladığımız bu emek harcama işi insanoğlunun hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İhtiyaç duyduğumuz, sahip olmak istediğimiz birçok şeyi ancak çalışarak elde edebiliriz.

          Çalışmak, kimi insanlar için bir yaşam biçimi olurken kimileri için gereksiz eylemler bütünüdür. Maddi durumu iyi olmayan bir ailenin çocuğu olarak doğmak, ister istemez çalışmayı hayat biçimi hâline getirmeyi de beraberinde getirmektedir. Lâkin Allah size yatları, katları, çeşit çeşit gelir kaynakları olan bir ailenin evladı olma lütfunu bağışlamışsa bu yaşam biçimini tercih etme zorunluluğu yok gibi görünür. Buna karşın şu da unutulmamalıdır: Bahse konu olan zenginlik de ebeveynlerin, büyük büyük dede ile ninelerin gayretleriyle, azimli çalışmaları sonucu vücuda gelmiştir.

         O zaman geçmişten ders çıkarıp geleceğe yön vermek lazım gelir. Bizi geçmişte harcanan birçok emek mi yüceltmiş yoksa boşa harcanan zaman mı hayatın acımasız yüzüyle karşı karşıya getirmiş? Bu soruya vereceğimiz cevap, büyük ihtimalle kendimize ve geleceğimize yapacağımız yatırımın ya da istikbalimizi batırmanın kaynağını teşkil edecektir.

           Millet olarak inançlarımızı dahi bazen keyfimize göre yorumlayabiliyoruz. Söz gelimi, Allah’a dua etmekten başka hiçbir şey yapmadan bir başka deyişle suya sabuna dokunmadan her şeyi elde edebileceğimizi sanıyoruz. Çalışmadan, çaba sarf etmeden oturduğumuz yerden dağları devirip çölleri aşıyoruz. Ne yazık ki kendi söylediklerimize kendimiz bile inanmadan başkalarının bunlara inanmasını bekliyoruz. Bu noktada, gariptir, karşımızdakiler de “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” deme cesaretini gösteremiyor.

        Lafla peynir gemisini yürütemeyeceğimize göre kolları sıvayıp işe koyulmanın vakti geldi de geçiyor. Dünya Ay’a giderken sonsuza dek yaya kalmak istemiyorsak bize engel olan ataletten derhal kurtulmalı ve hedefe giden yolda adım atmaya başlamalıyız. Zira yarın çok geç olabilir.

 

 

Aydın KESKİN

Türkçe Öğretmeni

16 Kasım 2021 Salı

7. SINIF FİİL ÇEKİMİ ETKİNLİĞİ

 


Etkinliğe katılmak için yukarıdaki görsele tıklayın. Açılan pencerede ilgili alana adınızı yazıp giriş yapın. Soruların cevaplarını "Type your answer..." kısmına yazın.
  

6 Kasım 2021 Cumartesi

YARARLI TEKNOLOJİ


         Yıl 2098, teknolojinin oldukça ilerlediği bir seneydi. Kimileri teknolojiyi eğlence ve oyun için kullansa da bazıları güzel faydalanıyordu teknolojiden. Bunlardan biri de Asel'di. 

4 Kasım 2021 Perşembe

İNSAN VE DEĞER

          İnsanlar hep bir arada yaşamak zorunda olan canlılardır. Tek başına yaşayan bir insan gördünüz mü hiç? Tabii ki hayır, diyorsunuz. Bu nedenle insanları bir arada tutan kuralları göz ardı etmemek gerekir. Onların birbirlerine karşı tutumlarını, davranışlarını şekillendiren kurallardır bunlar.
          İnsan olmak, insani değerlere sahip olmayı da gerektirir. Eğer karşınızdaki insan ya da siz bu değerlerden yoksunsanız o insanla ya da insanlarla bir arada yaşamanız imkânsızdır. Peki, nedir insanları birbirine yaklaştıran bu değerler? Bence en başta sevgi ve saygı gelmektedir.

Bir insan çevresindekilere saygı göstermezse o insanlarla bir arada yaşaması imkânsız hale gelir. Onların duygularına, düşüncelerine, hayat şekillerine kısacası her şeyine saygı göstermek gerekir. Saygının olmadığı bir toplumda kargaşa vardır, kin ve nefret vardır. Bu duyguların hâkim olduğu toplumda da birbirinden kaçan ve karşısındakine sürekli şüpheyle bakan bireyler ortaya çıkar. Bu insanların ülkü birliği oluşturmuş, sağlıklı bir toplum olmasını asla bekleyemezsiniz.

Saygı, yanında diğer değerleri de getirir.  Çevresine karşı saygılı olan insan her zaman sevilir, toplum tarafından yüceltilir. Bu insanlar, bir dediği iki edilmeyen insanlar hâline gelirler. Bir de bu değerden mahrum olanları bir düşünelim: Onları kim sever, onlara kim değer verir ya da zor zamanlarında onların yardımına kim koşar? Tabii ki kimse...

Bir söz var, bilirsiniz: Saygı talep edilmez, hak edilir. Saygı görmek istiyorsanız, sevilmek istiyorsanız, size birilerinin yardım etmesini istiyorsanız öncelikle sizin bunları çevrenizdekilerden esirgememeniz gerekir. Aksi hâlde kimseden bunları talep edemezsiniz.

İnsan hâlinden anlamayan bir doktor, dünya yansa bir kalbur samanı olmayan bir polis, öğrencilerine hep en iyi örnek olmak için çabalamayan bir öğretmen yahut yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışmayan bir işçi saygı görebilir mi, insanlar tarafından sevilebilir mi?  Bu tip kişilere kim, niçin saygı göstersin ki? Onların niye sevsin ki? Bu kafadakiler, istedikleri kadar beklenti içinde olsunlar. İnsanların gönlündeki buz dağının bir parçası olmaktan kurtulamazlar.

Demek ki saygı, sevgi, yardımseverlik vb. değerlerin meyvelerinin toplanması için öncelikle saygı ve sevgi tohumlarının gönül toprağına ekilmesi ve bu tohumların bol bol sulanması gerekmektedir.  Bu nedenle insanlardan beklediklerimizi, onlardan görmek istediklerimizi öncelikle bizim onlara vermemiz gerekir. Aksi hâlde boş bir beklenti içerisinde oluruz ve dolayısıyla bu beklentilerimiz hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.

 

Aydın KESKİN
Türkçe Öğretmeni
 

ANTALYA

            Antalya şehri çok güzel bir yer. Burası yeşilliklerle çevrili de olsa daha çok binalar ve tarihi bölgelere sahip. Buranın nüfusu çok kalabalık, bunun nedeni ise buradaki oteller ,tarihi bölgeler ve diğer faaliyetler. İnsanlar bu faaliyetleri denemek veya görmek için Antalya şehrine geliyorlar. 

26 Ekim 2021 Salı

MARMARİS'TEN

        Marmaris'i geziyoruz. Burası oldukça sakin, kafa dinleyip dinlenmek için ideal lokantalar var. Gösterişten uzak, sade evlerin balkonlarından çiçekler sarkıyor. Her mahallede olan begonyalar insanın içini ferahlatıyor. Deniz manzarası gören yerlere koltuk koyulmuş insanlar manzarayı izleyebilsin diye. Burada ezan sesi duyamadım hiç. Zaten Söğüt'teki cami de kapalıydı.