28 Kasım 2024 Perşembe

DOSTLUK

        Ülkü girişken, zeki ve sevecendi. Ela ise içine kapanık, teknoloji ile haşır neşir bir insandı ancak Ankara’ya taşınana kadar. Ankara’da güzel bir siteye taşındılar. Ülküler ise yan dairede oturuyorlardı. Ülkü yeni bir komşuları olduğu için hoş geldin ziyareti yapmak üzere limonlu kek hazırlayıp annesi ile Elalara gittiler. İşte o gün Ela kendine yeni bir arkadaş edinmişti, artık yalnız değildi. Bir dostu vardı. Can dostu… O zamandan bu zamana hep sitenin bahçesinde oyunlar oynamışlardı. Salıncakta sallandılar, ebelemeç oynayıp, voleybol maçı yaptılar. 

        Akşamları aileleri ile Uno oynamak favori aktiviteleri arasındaydı. Hatta bazen birbirlerinin saçlarını yaparlardı. Açıkçası Ela’nın işi zordu. Kısa saça model yapmak kolay değildi. Çünkü Ülkü kısa saçlı kumral bir kızdı. Ela ise sarışın ve uzun saçlıydı. Ama bu bir dezavantaj değildi. Ela aksine kendini bu alanda geliştirmiş oluyordu, onun en büyük hayallerinden biri kuaför olmaktı. Çünkü hem kendine hemde Ülkü’ye yaptığı modeller oldukça zor ve güzeldi. Ülkü ise hep öğretmen olmak istemişti. Yani ikiside hayalindeki mesleğe sahip olmak için çabalıyordu. Kendilerini çocukken geliştirmeye başlamışlardı. 

        Bir gün çardakta hayalleri üzerine konuşurlarken, yanlarına iki çocuk daha geldi. Meğer bu çocuklar Sıla ve Ahmet'miş. Çocuklarla kaynaşıp kısa sürede arkadaş oldular. Ahmet uzun ve esmer, Sıla ise orta boylu, kumral bir kızdır. Bir gün bu dört arkadaş sözleşip sitenin parkında buluştular. Konuları ise site bahçesini kirletip, dağıtan bir grup çocuktu. Ülkü, Sıla ve Ela bu durumu garipsemişlerdi. Çünkü sitedeki çocukların böyle bir şey yapmayacaklarını düşünüyorlardı. Ahmet ise onlara katılmıyor yanıldıklarını düşünüyordu. Çünkü o çocukları hiç gözü tutmamıştı. Ela bu durumu çözmek için bir plan yapmıştı. Çocukları takip edip ilk fırsatta onlar ile konuşacaklardı. Ülkü karşı çıktı çünkü çocuklar onları tersleyip karşı çıkabilirlerdi. En iyisi onların etrafı kirlettiği bir zamanda harekete geçmekti. Sonra planı detaylıca konuşup, yer ve saat belirleyip evlerine çekildiler. Plan günü geldi çattı herkes yiyecek hazırlayıp aynı çardakta buluşacaklardı. Ülkü limonlu kek, Ela sarma, Ahmet ve Sıla ise mantı getirdiler. Çardakta yemeklerini yiyip Uno oynuyorlardı. Birden çocukların geldiğini ve parkta çekirdek yiyip çöplerini yere atıp etrafı kirlettiklerini gördüler. Hemen parka gittiler. Ahmet atıldı: 

        — Hey! Ne yapıyorsunuz? 

         — Sizce ne yapıyoruz? 

        — Bizce sitemizi kirletiyorsunuz. 

        — Öyleyse ne olmuş? 

        — Ne mi olmuş? Çevreyi kirletmiş oluyorsunuz. Birlikte yaşadığımız çevreyi. 

         — Off… Ne uzattınız be! 

        — O ne demek hemen bir eldiven, poşet alıp geliyorum. Temizliyoruz burayı. 

         — Tamam. Öyle olsun madem. 

        Aslında pek de öyle olmadı. Eldiven ve poşeti çardaktan alıp geldiklerinde çocuklar yoktu. En sonunda site güvenliğine gidip olayı anlattılar. Güvenlik İhsan Beyde çok şaşkındı bu ikinci bir şikayetti. Sitedeki herkesi uyarıp uyandıracak bir şey yapılmalıydı. Belki afişler, belki toplantı. Çareyi bir program hazırlayıp sunmakla buldular. Akşam site grubuna bir mesaj geldi. “Bu akşam saat altıda toplanma alanında bir programımız olacak. Herkesi bekleriz.” İşte bu gerekli olan mesajdı. Her şey hazırdı projeksiyondan perdesine perdeden sandalyelere tamamdı yani. Site sakinleri gelmeye başlamıştı. Program ise yaklaşık bir saat sonra sona erdi ve o günden sonra bir daha siteyi ve site bahçesini kirleten de olmadı. Çocuklar bu duruma çok mutlu oldu. Ve ertesi gün site bahçesinde en sevdikleri sokak oyunlarından bahsettiler. Aralarında en çok istop oyunu seviliyordu. İstop oynadılar, saklambaç oynadılar ve oldukça eğlendiler. 

            Ülkü ve Ahmet böyle oyunlara bayılırdı. Ela ve Sıla ise kutu oyunlarını ve diğer sokak oyunlarını seviyorlardı ve bu dört çocuk daima arkadaş kaldılar. 

Ceylin ARSLAN 

İsmetpaşa Ortaokulu 

5/A Sınıfı Öğrencisi