11 Aralık 2024 Çarşamba

VATAN SEVDASI


           Sevda genç, ahlaklı ve vatansever bir insandı. Onun için önce Allah, sonra vatandı. İki yaşında Oğuz adlı küçük bir oğlu vardı. Kara saçları örttüğü kısa eşarbının altından hep sallanırdı. Kitap okumayı severdi. Vakti oldukça da oğluna okumaktan çekinmezdi. O gün çarşıya gitmişti. Çünkü oğlu Oğuz’a mama alması gerekiyordu. Çok varlıklı bir aile değillerdi. Eşini bir yıl önce kaybettiği için terzilik mesleğiyle ekmek parasını kazanıyordu. Dükkânı küçük bir yerdi. Bahçesindeki sardunyaların sulanmasını katiyen aksatmazdı. Mamayı alıp sırada beklerken kapının önündeki iki kişinin konuşmalarına kulak misafiri oldu.

             — Ne zaman yapacağız?

             — Dedim ya! Bugün merkezde olacak.

             — Nereye koyacağız ki?

        — Öff! Bir kutunun altına koyarız. Hallederiz.

                 — Bence bir…

                 — Sessiz ol!

Sevda bir şeyler döndüğünü hissetti. Ama ön yargılı davranmak istemiyordu. Dinlemeye devam etti.

 — Bombayı koyacağız, patladıktan sonra İstanbul’a gideceğiz. İlgi burada kalacak. Kimse anlamayacak. İşte sonra suikast, ele geçirme, bitiriş. Merak etme kolay olacak. Şimdi hallettiysek gidelim.

Sevda bu sözleri duyduktan sonra alışverişi unuttu. Bugün şehrin merkezinde bir bomba patlayacaktı. Adamlar yürümeye başladığında Sevda hemen arkalarına takıldı. Hemen yetkililere haber vermeliydi ama adamların peşini bırakamazdı. Adamlar çarşıdan çıkıp şehrin merkezine yürüyorlardı. Evinin yanından hızla geçti. Mavi küçük ev, aynı bir şirinin evi gibiydi. Yolda Oğuz ile birlikte çöp atan ablası Nesibe’yi fark etti. Onlara haber vermek istedi ama adamlar bir anda sağa döndükleri için bu fikirden vazgeçti. Şehirdeki kullanılmayan eski ambarın içine girmişlerdi. Sevda yavaşça içeriye baktı. Koltukta bir kişi oturuyordu.

                     — Hallettiniz mi işi?

                     — Evet efendim!

          — İyi. Patladıktan sonra kamyona bineceğiz. Anlaşıldı mı?

 İkisi birden “Evet efendim!” diye bağırdı. Sevda olanları dikkatle dinliyordu. Yine aynı sözleri duyunca hızlıca eve döndü. Ablası Nesibe’ye olanları anlattı. Ancak çok endişeliydi. Nesibe ise çok soğukkanlı bir insandı. Sevda’nın aksine sarışın, yeşil gözlüydü. Sabırla onu dinledi. Ama Sevda çok telaşlı bir şekilde anlattığı için arada bir onu sakinleştirmesi gerekiyordu. Birlikte bir plan yaptılar. Önce ambarın adını öğrenmeleri gerekiyordu. Sonra polise gidip olanları anlatacaklardı. Hava o gün karlı olduğu için işleri hiç de kolay olmayacaktı.

Minik Oğuz da annesi gibi çok heyecanlıydı. Birlikte ambara doğru yol aldılar. İçeriden Sevda’nın daha önce gördüğü biri çıktı. İçeridekine sessizce “Koydum.” demesiyle Sevda’nın Oğuz’u Nesibe’ye emanet edip merkeze doğru koşması bir oldu. Ablasına,

— Haber sal, çabuk, diye bağırdı.

Sevda merkeze vardığında adamların dediği gibi bir kutu ve içinde bir bomba vardı. Saatli bomba bir dakikaya ayarlanmıştı. Kablolarını koparamayınca ona bağlı bir makine gördü. Hızlıca onu ittirmeye koyuldu. Makine yavaşça hareket ediyordu fakat sadece yirmi saniye kalmıştı. Sevda tam bombayı koparmıştı ki ortaya silahlı biri çıktı. Sevda içinden kelime-i şehadet getirip “Hoş geldin şehadet!” diye haykırdı.

Merkezden silah sesleri duyuldu. Ablası Nesibe bir an durakladı. Gözyaşlarıyla geri döndü. Tüm Tekirdağ “Sevda!” sesleriyle çınladı. Sevda yerde sırtüstü yatıyordu. Karnından vurulmuştu ve ne yazık ki onu kurtaramamışlardı. Oğuz hem yetim hem öksüz kalmıştı. Ama Sevda’nın yüzünde bir gülümseme vardı. Görevini yerine getirmişti...

Bilge Nur KESKİN

İsmetpaşa Ortaokulu

5. Sınıf Öğrencisi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder