Emre kısa boylu, kıvırcık saçlı, dalgın, uykucu ve biraz tembeldi. Mavi gözlü, keman kaşlıydı ve televizyon izlemeyi çok severdi. Emre’nin öğretmeni ise Murat Bey’di. Murat öğretmen disiplinli, sevecen ve çocuklara kendini sevdiren birisiydi.
Bir sonbahar günü her zamanki gibi Emre yine o sıcacık yatağından kalkıp okula gitmek zorundaydı, kalktığı gibi elini yüzünü yıkadı ve annesine “Günaydın.” dedi. Annesi “Ooo, kalkmışsın bakıyorum da hadi, kahvaltı hazır.” dedi. Emre sofraya oturup bir güzel yemeğini yedi, daha gitmesine çok vardı, bu yüzden televizyona bakmaya başladı, en sevdiği çizgi film olan Rafadan Tayfa’yı açtı. Rafadan Tayfa çizgi filmini kim sevmezdi ki?
Emre uzun bir süre çizgi film izledi, o kadar dalmıştı ki saatin kaç olduğunu fark etmedi bile. Annesinin sesi ile irkildi. Annesi “Emre, geç kaldın oğlum. Hadi koş, derse yetişmen lazım.” dedi. Emre koşarak çantasını aldı ve dışarı çıktı. Koşar adımlarla okula vardı. Gerçekten geç kalmıştı, birinci ders başlamıştı bile. Koşarak sınıfına doğru yol aldı. Kapıyı çalıp içeri girdi, derse geç kaldığı için tutanak yiyeceğini sanıyordu çünkü bu üçüncü defa derse geç kalışıydı. Öğretmeni, “Girebilirsin.” dediği gibi Emre kapıyı açtı ve derse saatinde gelemediği için özür diledi ama düşündüğü gibi olmamıştı. Öğretmeni “Buyur Emre, gir içeri.” dedi. Emre tutanak yemediği için çok sevindi ve yerine geçti. Dersleri sosyal bilgilerdi. Sosyal bilgiler dersini Emre çok severdi.
Teneffüs zili çaldığı gibi herkes dışarıya fırladı. Emre de koşarak onlara katıldı. Devamında altı ders sonra nihayet son derse girilmişti. Son dersleri Türkçe idi. Emre Türkçe dersini de çok severdi. Murat öğretmen öğrencilerine “Çocuklar, bana yarına güzel bir hikâye yazın, konumuz vatanseverlik.” dedi. Emre bunu not defterine not aldı.
Çıkış zili çaldı. Emre öğlenci olduğu için hava karanlıktı ama neyse ki evleri yakındı. Melek ile evleri yan yana idi, bu yüzden eve giderken ona eşlik ederdi. Yürümek çok eğlenceliydi, hele yanında bir arkadaşı varsa Emre havalara uçardı çünkü yürürken arkadaşı ile konuşur, muhabbet ederlerdi. Melek ile yürümeye başladılar…Emre eve geldiğinde Melek ile vedalaştı. Annesi yemek hazırlamıştı. Emre de elini ve yüzünü yıkadıktan sonra sofraya oturdu. Yemeğini bitiren Emre ödevini yapmaya odasına geçti. Not defterine baktığında ‘vatanseverlik’ ile ilgili hikâye yazacağı aklına geldi. Emre vatanseverliğin ne demek olduğunu bilmiyordu, uykusu vardı ve hikâye yazacak hali yoktu. İçinden “Ne olacak ki? Vatanseverliğin ne demek olduğunu bilmiyorum zaten, yatıp uyusam daha iyi.” dedi. Emre yatağına yattı ve hemen uykuya daldı.
Sabah saat 13.30’da uyanmıştı Emre. Kalktığı gibi üstünü giyindi çünkü dersleri 13.00’te başlıyordu ve yine geç kalmıştı. Çantasını hazırladı ve dışarı çıktı. Yemek yememişti ama o buna aldırış etmedi. Okula doğru koşmaya başladı. Sınıfının önüne geldiğinde kapıyı çaldı ve öğretmeni “Girin.” dedi. Emre yine geç kaldığı için özür diledi ve yerine geçti. Teneffüslerde herkes yazdıkları hikayeler hakkında konuşuyordu. Son ders Türkçe dersiydi. Öğretmeni herkese tek tek yazıkları hikayeleri anlattırdı. Sıra Emre’ye gelince öğretmeni “Evet Emre, seni dinliyoruz.” dedi ve o esnada çıkış zili çaldı. Emre bir oh çekti ama Murat öğretmen onu yanına çağırdı.
- Emreciğim ödevini yapmış mıydın, dedi. Emre biraz bekledikten sonra,
- Öğretmenim, ben vatanseverliğin ne demek olduğunu bilmediğim için yapmadım, diye yanıtladı.
- Murat öğretmen Emre’nin annesini aradı; Emre, ödevini yapmadığını annesine söyleyeceğini sanmıştı. Emre’nin elini tuttu,
- Gel bakalım Emre, seni bir yere götüreyim, dedi. Emre çok şaşırmıştı ne yapacağını bilemedi.
Tamam öğretmenim, diyebilmişti sadece… Beraber Murat öğretmenin arabasına binip yola çıktılar. Geldikleri yer Nene Hatun Türbesi idi.
- Emre, bu kadının kim olduğunu biliyor musun, diye sordu öğretmeni.
- Bilmez olur muyum öğretmenim? Nene Hatun.
- Peki, Nene Hatun’un hikayesini bilir misin?
- Bilmiyorum öğretmenim.
-Dinle o zaman Emreciğim, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na yirmi iki yaşında gencecik bir anne olmasına rağmen “Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar.” diyerek onu beşikte bırakıp Erzurum halkıyla cepheye koşmuş bir Türk askeridir. Peki Emre, sence Nene Hatun bunu neden yaptı?
- Bilmem, neden yapmış olabilir ki öğretmenim?
- Vatan ve millet uğruna Emre, işte vatanseverlik bu anlama gelir. Vatan ve millet uğruna savaşmak, gerekirse ölmektir, dedi.
O zaman anlamıştı Emre neden öğretmeninin kendisini buraya getirdiğini.
- Öğretmenim, ben hatamı telafi edebilir miyim? Hem artık vatanseverliğin ne demek olduğunu şimdi anladım, lütfen bana bir şans daha verin.
- Tamam Emreciğim sana bir şans daha veriyorum, dedi öğretmeni ve onu arabasıyla evine bıraktı.
Emre evine gidince ödevini yaptı, ertesi gün ödevini öğretmenine gösterdi ve tüm arkadaşları Emre’nin yazdığı hikâyeyi çok beğendi. Artık Emre hem vatanseverliğin ne demek olduğunu biliyordu hem de çok güzel bir hikâye yazmıştı.
Zeynep Erva AYDIN
İsmetpaşa Ortaokulu
5. Sınıf Öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder