15 Aralık 2025 Pazartesi

VATAN VARSA BİZ DE VARIZ

Vatanın ana kahramanı Mustafa Kemal’dir ve bu kahramanlık hiç de kolay olmamıştır. O, buz gibi soğukta ilerlemiş; gece gündüz demeden canını ortaya koymuştur. İşte konumuz: Vatan.

Vatan sadece toprak değildir. O; kanla sulanmış, evlatlarından ve kendinden vazgeçen, “Yaşlıyım, çocuğum, anneyim.” demeden mücadele eden bir milletin emanetidir. İstiklal için savaşan kahramanları yalnızca 10 Kasım’da, 15 Temmuz’da değil; her gün hatırlayacağız. Şehitlerimizi asla unutmayacağız.

Ne demişti Mehmet Akif?

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme!”

Vatan sadece topraktan mı ibarettir? Son dönemde yeşil vatanımız da çok büyük zarar gördü. Yangınlar hepimizi derinden yaraladı. Yanan sadece ormanlar değildi, milyonların  yüreği de yandı. Ama milletimiz yeşil vatanımız için de genç yaşlı demeden yangınlarla mücadeleye koştu.

Araçlar da kaldı alevlerin arasında, içinde belki insanlar bile vardı. İnsanlar ağladı. Kuşlar, kaplumbağalar ve nice canlı yuvasız kaldı.

Vatan için anlatılacak daha çok şey vardır. Biz onun peşinden gideceğiz, onu koruyacağız. O bayrak hiç inmeyecek; hep dalgalanacak. Dalgalanacak ki vatan gülsün.


Zümra Zeynep ZEREN

6/A

BU BİZİM ÇEVREMİZ

Biz insanların yaşadığı bir alan vardır. Bunlardan biri de çevredir. Çevre, aslında bizim hayatımız gibidir; çevremiz kirlenirse hayatımız da değişir, kararır. Asıl anlamıyla çevre, kişinin içinde bulunduğu ve toplumu oluşturan ortama denir. Bu ortamın ne olduğu fark etmez. İster orman olsun, ister okul, ev, alışveriş merkezi ya da sahil… Hiç fark etmez, çünkü hepsi çevremizin bir parçasıdır.

Bu ortamlarda uymamız gereken bazı kurallar vardır. Örneğin yerlere çöp atmamak, çöp atanları uyarmak, yüksek sesle konuşmamak ve insanları rahatsız edebilecek davranışlardan kaçınmak bunlardan bazılarıdır. Elbette uymamız gereken kurallar sadece bunlarla sınırlı değildir.

En önemli husus ise herkesin de bildiği gibi çevreyi temiz tutmaktır. Günümüzde çevreyle ilgili en sık karşılaştığımız sorunlardan biri, yerlere çöp atılmasıdır. İnsanlar bilinçsizce çöplerini yaşadıkları çevreye savuruyorlar. Oysa çevrede kendileri gibi birçok canlı yaşadığını unutuyorlar. Böyle davranarak sadece çevreye değil, kendilerine de zarar veriyorlar. Unutuyorlar, bilmiyorlar; belki de bilmek istemiyorlar. Bizler de bunu yapanları uyarmalı, onlara hatırlatmalıyız. Çünkü bunu yapmak bizim elimizde. Unutmayalım ki bu bizim çevremizdir.

Elif KABA

6/H

14 Aralık 2025 Pazar

TEMİZ ÇEVRE, TEMİZ DÜNYA VE TEMİZ GELECEK

Biz nerede yaşıyoruz? Tabii ki doğada yaşıyoruz. Nefes almak, su içmek ve beslenmek için çevre ve doğa bizim için çok önemlidir. Peki, çevreyi korumak için neler yapabiliriz? Yerlere çöp atmaz, en azından bir ağaç dikebiliriz. Temizlik yapabiliriz. Elbette ki çöp atanları da uyarabiliriz.

Yangınlar… Hani diyorsunuz ya “Yangın nasıl oldu, her yer nasıl yandı?” İşte çevreye atılan plastikler ve cam parçaları yüzünden oluyor. Eğer biz sağlıklı şekilde yaşamak istiyorsak çevremizi temiz tutmalıyız. “Bu çöpü ben atmadım, ben kaldırmam.” diyemeyiz. Evet, çöp atanların suçu olabilir ama biz onlar gibi kötü insanlar değiliz. Biz doğayı ve çevreyi koruyan insanlar olmalıyız. Hepimiz iyilik yapan insanlarız, öyle değil mi? Böylece ağaçlar yeşerir ve bize oksijen verir. Yaşamak için oksijen gereklidir yoksa nefes alamayız. Çevremizi temiz tutarsak yangınlar azalır çünkü yere cam kırıkları atılmaz. 

Ormanlık alanlara ya da şehir merkezlerine çöp atmayalım. Kimse çöplükte yaşamak istemez. Herkes temiz bir doğada yaşamak ister. Peki, çöp atarsak temiz bir çevrede yaşayabilir miyiz? Aslında sizlere söylemek istediğim şudur: Çevreye ve doğaya çöp atmayalım. Yoksa bütün dünya çöp olur.

Biz dünyamızın çöp olmasını istemiyoruz; temiz bir dünya, temiz bir il, temiz bir ülke ve temiz bir gelecek istiyoruz. Siz de bizim gibi temiz bir gelecek istiyorsanız çöp atmayın, atanları uyarın ve çevrenizi temiz tutun. Hep birlikte mutlu bir şekilde temiz bir dünyada yaşayalım.


Ceren DURMAZ

6/H

13 Aralık 2025 Cumartesi

TABİATIN ÇIĞLIĞI

Bizim ilk evimiz, en sevdiğimiz yer neresidir? Bahsettiğim yer dünyamız. Şu an onu önemsemiyor olabilirsiniz ancak tabiatımız gün geçtikçe zarar görmekte. Ormanlar, bizim ciğerlerimiz. İnsanlar artık hem kendi ciğerlerini hem de doğanın ciğerlerini yok ediyorlar. 

Biz sigara içip, izmaritini doğaya atıp hiçbir şey olmamış gibi gidiyoruz. Lakin o sönmemiş sigara bize yangın olarak geri geliyor. Bunu sadece sigara da sağlamıyor. Doğaya attığımız camdan tutun plastiğe kadar her şey zarar veriyor tabiata. Ancak bizim bilmediğimiz şey şu ki o zarar verdiğimiz doğa bize zulüm olarak dönecek. Suyu kirletiyoruz, boş yere harcıyoruz. Biz susuz yaşayamayız. O hâlde size soruyorum: Neden tabiatın çığlığını duymuyorsunuz?

Oysaki yapmamız gereken şey çok basit. Çöplerimizi doğaya atmamak, suyu tasarruflu kullanmak ve geri dönüşüme önem vermek. Fakat üzülerek söylüyorum ki bunu yapanların sayısı dünyamızda çok çok az. Bunun nedeni de insanların artık her konuda umursamaz davranması ve olumsuzlukları görmezden gelmesi. Orman yangını, küresel ısınma, iklim değişikliği ve daha sayamadığım onlarcası… 

Bunların asıl sebebi biziz. En zeki canlının insan olduğunu düşünüyoruz ama biz insanlar olarak daha ilk annemizi, dünyamızı koruyamıyoruz. Hayvanları da unutmayalım tabii ki. Onları öldüren, canice katleden, yasadışı işlere bulaşan avcılardır söz ettiğim. Gerçi hepimiz birer avcıyız. Hem kendimizi hem de doğayı yok ediyoruz.

Dünya 4,6 milyar yıldır yaşıyor. Ama bana sorarsanız şu an ölmemek için elinden geleni yapıyor. İyi bir dünya bırakmalıyız çocuklarımıza. Kirli, kötü ve can çekişen bir dünya değil!

Bilge Nur KESKİN
6/H

12 Aralık 2025 Cuma

GEÇMİŞİN MİRASI, GELECEĞİN NEFESİ

Bizim insanımız şu anda harika bir yaşam sürüyor. Savaş yok; aileler, çocuklarına her imkanı sağlamakta. Herkes huzurlu, neşeli ve mutlu ama acaba içlerinden bir kişi bile "Biz bu topraklarda nasıl yaşıyoruz?" veya "Biz bu topraklara nasıl geldik?" demiş midir? İşte, konumuz da bu cennet vatanımız.

​Vatanımız hiç de kolay kazanılmadı. Bu millet neler yaptı, bir bilseniz! Ne kanlar döküldü... Kimi evladını hiçe sayıp o dondurucu kış vaktinde cepheye mermi ulaştırmak için kendinden vazgeçti, kimi büyük bir kararlılıkla cepheye koştu, kimi kara gözleriyle erkek kılığına girerek orduya katıldı, kimi ise sırtındaki merminin kaç kilo olduğunu hiç düşünmeden onu taşıdı. O zor zamanlarda milletimiz tek bir vücut olarak vatanımızı korumuştur. Dökülen o kanları; şehitlerimizi, askerlerimizi ve nice komutanlarımızı geri getiremeyiz ancak onlara olan borcumuzu vatanımızı koruyarak ödeyebiliriz.

​Bir de şöyle düşünün: Siz bir askersiniz. O korkunç savaşta bir yandan bombalar patlıyor, bir yandan top ve kurşun sesleri yükseliyor; bir yanda bağrışmalar, kan izleri ve daha nicesi... Çok korkunç, değil mi? Fakat askerimiz bu vatan için ne kadar da cesurdu!

​Vatan denince aklınıza sadece toprak veya millet kavramları gelmesin. Bizim bir de "yeşil" vatanımız bulunmaktadır. Ormanlarımız, ağaçlarımız ve çiçeklerimiz... Bu güzellikleri her zaman korumalıyız. Ormanlarımızı asla yakmamalı ve onlara zarar vermemeliyiz. Bildiğiniz gibi içimizdeki bazı kötü niyetli insanlar ormanlarımızı bilerek yakıyorlar. Bu ne kadar acı bir durum! Evimiz dediğimiz doğa ve içindeki canlılar, yine insanlar tarafından yok ediliyor.

​O yangınlarda bir sürü canımızı yitirdik. Sayamadığımız kadar hayvanımızı kaybettik. Milyonlarca ağacımız yandı ve oksijen kaynağımız azaldı.

Uzun lafın kısası, vatanımız çok ama çok değerli bir hazinedir bizim için. Bu millet, birbirine bağlı kaldığı sürece sonsuza dek güçlü kalacak ve sapasağlam bir zincir gibi asla kopmayacaktır.


Mihrimah ÇAM

6/A

VATANIMIZ: DÜNYADAKİ CENNET

Vatan denince sizin aklınıza ne geliyor? Benim aklıma bayrak, toprak, şehit ve ay yıldız gibi kelimeler geliyor.

​Biliyorsunuz ki vatanımız bizim en değerli varlığımızdır. Atalarımız bu vatanı düşmanların ellerine vermemek için şehit düşmüş, gazi olmuşlardır. Atalarımız bu zaferi kazanmasalardı bizim şu anda ne bir evimiz ne de bir vatanımız olurdu.

​Çanakkale’de o gün bu vatan için kanlarını döken dedelerimiz hatırına, bizlerin bu vatana daha çok sahip çıkması ve daha çok çalışması gerekmektedir. Toprağı her kazdığınızda altından çıkan her mermi ve her şehit için bugün dimdik ayakta durmalı ve vatanımıza sahip çıkmalıyız.

​Dedelerimiz vatanımızın yedi bölgesi için de savaştı. Ancak ben bir temmuz ayında vatanımın yemyeşil ormanlarında yangın haberleri duyduğumda nefes almakta zorlanıyorum çünkü vatanımın ciğerleri sönüyor. 

Piknik yapmaya gittiği ormanda çöplerini ve cam şişeleri bırakan, yaktığı mangal ateşini tam söndürmeyen, "Aman ne olacak canım?" deyip arkasına bile bakmadan oradan ayrılan ya da arabasıyla giderken sigara izmaritini düşüncesizce ormana atan bir insan, dedelerimizin bizlere armağan ettiği bu eşsiz vatanı sevdiğini nasıl iddia edebilir? 

Vatanı sevmek sadece "Onu seviyorum." demekle olmaz. Vatanın ormanlarını, topraklarını, denizlerini, kısacası her şeyini koruyup kollamak gerçek vatan sevgisidir.

​Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy, vatanımız bizim için ne denli değerli olduğunu şu dizeleriyle çok güzel biçimde ifade etmiştir: 

​"Kim bu cennet vatanın uğrunda olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varlığımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda."

 

Zehra AKPINAR

6/A 

18 Kasım 2025 Salı

ÇEVREMİZ

Çevremizde her şey bulunur; örneğin ağaçlar, evler, arabalar, bitkiler vb. Bu, kısacası çevrenin her şeyi içinde bulunduran doğa olduğu anlamına gelir.

​Ancak, bu çevreyi kirleten insanlar var. Bu kişilere ne yazık ki caydırıcı para ya da hapis cezası verilmiyor. Bence çevreyi kirleten insanlara, hapis cezası veya ciddi bir para cezası uygulanmalıdır.

​Öte yandan çevreye sadece insanlar zarar vermiyor; doğal afetler de büyük hasara yol açıyor. Bu doğal afetler yangın, sel, deprem, heyelan vb. olaylardır. Bence devletin bu ve benzeri afetlere çözüm bulması gerekiyor. Peki, devlet bu afetlere çözüm bulmazsa ne olur? Deprem, evleri yıkar ve evsiz kalırız. Yangınlar ormanları yakar ve oksijensiz kalırız. Bu nedenle AFAD, TEMA vb. sivil toplum kuruluşları, büyük miktarda fidan bağışı yapmalıdır.

​İşte arkadaşlar, çevre dediğimiz şey budur. Lütfen çevremizi temiz tutalım ve onu kirli bırakmayalım.


Eymen HEBİLOĞLU

6/A

17 Kasım 2025 Pazartesi

Bir Çöp, Bir Dünya: Çevreyi Temiz Tutmak Neden Önemli?

Merhaba,

Bugün "Çevre nedir, çevreyi nasıl temiz tutabiliriz, çevre kirliliği nedir ve çevreye neden sahip çıkmalıyız?" sorularını cevaplandıracağız.

Öncelikle çevre; üzerinde bulunduğumuz dünyanın doğal alanlarına veya okul, hastane, ev ya da iş yeri gibi yerlerin etrafına denilebilir. Ancak bizim konumuz bugün doğal çevre olacak.

Çevreyi korumak, bizim en büyük sorumluluklarımızdan biridir; çünkü çevre, hayatımızda bize çok yardımcı olur. Örneğin, ormanlar bize oksijen sağlar; ovalar olabildiğine renkli olduğu için ufkumuzu genişletir; kanyonlar mükemmel resimler için ilham kaynağı olabilir. Yani anlayacağınız, doğa bizim için her şeydir ve onu korumak da bizim borcumuzdur.

Çevre kirliliği ise yerlere çöp atılması, araç egzozlarının dumanı, atık yağlar ve benzeri etkenlerle çevrenin zarar görmesi anlamına gelir.

Çevreyi nasıl temiz tutabileceğimize gelirsek; öncelikle parkta çekirdek çitleyip kabuklarını yere atanları uyarmak ya da kendimiz bu davranışı yapmamak iyi bir örnektir. Aynı şekilde, araba egzozlarının kirletici etkisini azaltmak için elektrikli araçlar kullanabilir, egzoz sistemlerine filtre takabilir ve kesinlikle yere çöp atmamalıyız.

Çevreyi ve dünyamızı temiz tutmak bizim elimizde. Bilin ki bu dünyada sadece insanlar yaşamıyor; hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar, resifler ve daha niceleriyle birlikte yaşıyoruz. Eğer onlara iyi bakmazsak çevremiz yok olur, insanlar da zarar görür ve dünyamız tükenir.

Yazımı değerli şairimiz Yunus Emre’nin bir sözüyle bitirmek istiyorum:

"Bir avuç toprak, biraz da suyum ben,

Neyimle övüneyim, işte buyum ben."


Ahmet Kaan KISA

6/A

13 Kasım 2025 Perşembe

ÇEVRENİN ÖNEMİ VE SORUMLULUĞUMUZ

Çevre, aslında insanın vazgeçilmez yaşam alanıdır. Çevre; insanların, hayvanların, bitkilerin, bakterilerin; kısacası canlı ve cansız her şeyin bir arada bulunduğu yerdir. Ormanlar, şehirler, ilçeler ve sayısız doğal güzellik, hep çevremizin bir parçasıdır.

​Peki, çevremizi kirletirsek ne olur?

​Çevremizi kirletmek, birçok canlının yaşamını doğrudan tehlikeye atar. Örneğin foklar... Küresel ısınma nedeniyle kutuplardaki buzullar eriyor ve bu buzullarda yaşayan hayvanların nesli tehlikeye giriyor. Ne yazık ki, eskiden görmediğimiz kadar çok hayvan türü yok olmaya ve tükenmeye devam ediyor. Bu nedenle, küresel ısınmaya karşı daha dikkatli olmamız gerekiyor.

​Çevrenin değişmesine sadece insanlar sebep olmuyor elbette; doğal afetler de etkili olabiliyor. Örneğin orman yangınları, çok küçük bir ağaçta başlayıp koskoca bir ormanı yakıp kül edebiliyor. Ancak bu yangınların büyük çoğunluğu maalesef insan kaynaklıdır. İnsanların ormanlara sigara izmariti atması, mangal yapıp ateşi tam söndürmemesi veya cam gibi yansıtıcı maddeleri doğada bırakması yangınlara neden olabilmektedir.

​Çevremizdeki kirlilik çoğunlukla çöplerden, daha doğrusu geri dönüştürülebilir atıkların yere atılmasından kaynaklanıyor. Oysa çöpleri yere atmak yerine çöp kutusuna atmak hiç de zor değildir. Tek yapılması gereken, atığı yere değil, kutusuna atmaktır. Geri dönüştürülebilir bir atıksa, elbette onu geri dönüşüm kutusuna atmalıyız. Tasarruf yaparak ve geri dönüşüme katılarak ağaçları ve doğayı korumuş oluruz. Böylece ormanlarda yaşayan hayvanların da yaşam alanları korunur ve rahatça yaşarlar.

​Peki ya kirlilik devam ederse ne olur? Yeni ve istenmeyen mikroorganizmalar oluşur. Bu durum sadece bitkilerin ve hayvanların değil, doğrudan bizim de sağlığımızı ve hayatımızı riske atabilir. Aslında bu zor bir şey değildir: Herkes kendi çöpüne sahip çıksa doğa kirlenmez. Herkes mutlu, temiz ve güzel bir hayat sürdürür, yaşamın tadını çıkarır.

​Bu nedenle, asla yerlere çöp atmayalım. Atalarımız, “Ağaç yaşken eğilir.” demiş. Küçükken çevreyi kirletmemeyi öğrenirsek, büyüyünce bunu otomatik olarak uygularız. Unutmayalım ki yaşadığımız bu yer, atalarımızdan kalan bir miras ve gelecek nesillere bir emanettir.

​Bunları uygularsak hepimiz mükemmel bir hayat sürer ve yaşamın tadını çıkarırız. Temiz bir dünyada, kusursuz bir hayat yaşamak mümkündür.


Ada DANIŞ

6/A

10 Kasım 2025 Pazartesi

ÇEVREMİZ

Dünyamız harika bir yaşam alanıdır. Bütün canlılar huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşarlar. Fakat bu güzel dünyamızı, yani bulunduğumuz çevremizi korumalı, ona özen göstermeli ve onu temiz kullanmalıyız. Çevremizi korursak harika bir yaşamımız olacaktır.

​İlk önce, nerede olursak olalım fark etmez; okulda, dışarıda veya gezide... Çöplerimizi, "Bir seferden bir şey olmaz." demeden yakındaki çöpe atmalıyız. Eğer çöp yoksa cebimize koymalıyız. Eğer böyle yapmazsak her geçen kişi çöpünü o yerlere atar ve bizim hayranlıkla baktığımız o güzel alanlar, doğal yerler veya tarihi yerler hep çöp içinde olur. Bu sebeple hayran hayran baktığımız yerler bize çok uzak kalır. Ama bunu biz yapmış oluruz.

​Çöp atmak o kadar da basit değil. Sadece iki kelime deyip geçmeyin. Çöp atmanın zararı her şeye dokunur. Mesela hayvanlar onları yemek sanıp yiyebilir veya oyuncak sanıp oynarken (özellikle kavanoz, şişe gibilere) kafalarını sıkıştırabilirler. Bitkiler de, doğa da, ormanlar da bu çöplerden dolayı zarar görebilir. Büyüyüp de bize oksijen veremeyebilirler.

​Çöpün diğer zararlarından biri ise sebep olduğu yangın gibi afetlerdir. Mesela insanlar pikniğe gittiklerinde çöplerini, cam şişeleri orada bırakıp gidiyorlar. Ama bu çok yanlış. Mesela hava sıcak olduğunda o cam şişe güneş ışığını ağaca yansıtarak ağaçları yakabilir. Üstelik bunu çok kişi yapıyor. Çok az insan çöplerini topluyor. Kaldı ki bir çöpün doğada yok olması yıllar alıyor.

​Bir diğer zararı da insanların ve hayvanların hasta olmasıdır. Yani sadece çöp atmak, onlarca, yüzlerce zarara ve kötü sonuca yol açar. Oysa çöp atmayarak sağlığımızı, dünyamızı, özellikle çevremizi koruruz.

​Yani kısacası çevremizi korumalı, temiz tutmalıyız. Böylece hoş ve temiz bir çevrede yaşamış oluruz.


Mihrimah ÇAM

6/A

6 Kasım 2025 Perşembe

ÇEVRE BİLİNCİ

Sizce çevrenin insanlara nasıl eksileri ve artıları olabilir? Çevre, insanın içinde bulunduğu yaşam alanıdır. Doğa, bahçe, ev ve daha birçok örnek çevremizi oluşturur. Peki, çevreyi temiz tutmazsak ne olur? Aslında cevap oldukça nettir: Temiz ve iyi bir çevrede yaşayan insanlar daha sağlıklı olur. Aksi takdirde hastalıklar artar. Üstelik kirli bir çevre yalnızca insana değil, aynı zamanda doğaya da zarar verir. Buna örnek olarak çöp atılmış sokaklar, kullanıldıktan sonra yere atılan atıklar ve daha sayabileceğimiz birçok olumsuz davranış gösterilebilir.

Çevre bilinci olmayan bazı insanlar, kendilerine birçok fayda sağlayan çevreye zarar vererek hem kendi yaşamlarını hem de diğer insanların yaşamlarını olumsuz etkilerler. İşte çevre bilinçsizliği tam olarak budur.

Peki, bu eksileri nasıl artıya çevirebiliriz? Öncelikle yerlere çöp atan, piknik ve kamp sonrası ateşini söndürmeyen, israf eden ve tasarruf etmeyen insanları uyarmalıyız. Onlar gibi olmayacağımıza söz vererek işe başlayabiliriz. Daha sonra doğa için çabalayarak; çevre etkinliklerine, programlara ve projelere katılarak insanlarda çevre bilinci oluşturma konusunda adımlar atabiliriz.

Kısacası çevreye karşı en büyük yararımız, ona bilinçli yaklaşmaktır. Lütfen çevremize sahip çıkalım ve çevreye zarar veren insanları nazikçe uyaralım.


Ceylin ARSLAN

6/A

AİLE OLMAK

Aile, insanoğlu için her şeydir. Hayatımıza ilk giren, bize yürümeyi, konuşmayı öğreten onlardır. Bizi bizden daha çok tanırlar, düştüğümüzde elbette ilk onlar yanımızda olur. Aile, aynı çatı altında yaşayan bir topluluktan çok daha fazlasıdır. Onlar olmasaydı belki de hiçbir şey bilmez, öğrenemezdik.

Aile olmak; birbirini korumak, sevmek ve değer vermektir. Bağlarımızı korumak, birbirimize destek çıkmaktır. Aile, bazen bizim için en güvenli limana benzer. Bir şey olduğunda ve bunu kimseye anlatamadığımızda ancak onlara anlatabiliriz. Çünkü onlar empati kurar, yargılamaz ve her daim yanımızdadırlar. Belki de bizi en iyi anlayanlar onlardır.

Mesela bizi üzen kötü bir durumla karşılaştığımızda moralimiz bozulur ve halsiz oluruz. Bunu ilk onlar fark eder. Ne olduğunu merak edip endişelenirler. Anlatmamız konusunda ısrar ederler ve bir şekilde durumu öğrenmeyi başarırlar. Biz anlattığımızda bize destek çıkar ve çözüm yolunu bulmamıza yardımcı olurlar. Arkadaş ortamında da destek görebiliriz ancak aile bambaşkadır.

Doğduğumuz andan itibaren hayatımıza girmiş ve bize bakmakla yükümlü olmuşlardır. Onlar bizim çocukluğumuzdur. Neredeyse hayatımızdaki tüm ilklerimize onlar şahit olmuştur. İlk onlarla konuşmayı, yürümeyi ve yemek yemeyi öğrenmişizdir. Bebekliğimizden beri bizim için en iyisini istemiş, bizi önemsemiş ve ilgi göstermişlerdir. Bu yüzden üzerimizde herkesten çok hakları vardır. Biz de buna karşılık onlara yardımcı olmalı, onları düşünmeli ve üzmemeliyiz.

Kur’an-ı Kerim’de aile ve aile bağlarıyla ilgili birçok ayet bulunur. Ek olarak hadislerde de aile konusuna önem verilmiştir. Bu hadislerden biri şöyledir:

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olandır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanım.”

Tüm bunlardan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Aile, hayattaki en önemli ve en değerli hazinemizdir.


Ceylin ARSLAN

6/A

23 Ekim 2025 Perşembe

HAYATIMIZIN TEMELI: AİLE

İnsan, evrende benzersiz bir güçtür; bazen iyiliğin kaynağı olur, bazen de karanlıkta kaybolabilir. Gücü sınırsızdır fakat bu güç her zaman doğru yönde kullanılmaz. Aynı kökten gelen, aynı millete mensup bireyler zaman zaman fikir ayrılıkları nedeniyle birbirine karşı durabilir hatta çatışabilirler. Bu ise insan olmanın temel değerleriyle çelişir.

Aile, bireylerin en temel ve vazgeçilmez topluluğudur. Kan bağı ya da evlilikle kurulan bağlar, ailenin temelini oluşturur. İster küçük bir çekirdek aile ister geniş bir topluluk olsun, aile; hayatımızın temel taşıdır. Bana göre “aile” kelimesi, sıradan bir kelimeden çok daha fazlasını ifade eder; o, sevgi, sorumluluk ve aidiyetin en güçlü ifadesidir.

Aile, insanın dünyaya geliş nedenidir. İçinde barındırdığı sıcaklık ve bağlılık, en zor anlarımızda bile bize güç verir. Arkadaşlar da hayatımızda önemli bir yer tutar ancak arkadaşların yeri ne kadar kıymetli olsa da onların ailemizin yerini tutması mümkün değildir.

Elbette her aile mükemmel değildir. Zorlu koşullar ve iletişim eksiklikleri aileyi yaşanmaz kılabilir. Anne ve babanın üzerindeki ağır sorumluluklar ile çocukların sorumluluk bilincinden yoksunluğu evde huzursuzluk yaratabilir. Böyle durumlarda aile, olması gereken sıcaklık ve güveni sağlayamaz hale gelir. Ancak gerçek sevgi ve saygıyla örülen aile, hayata anlam katar ve insanı güçlendirir.

Cemil Meriç’in dediği gibi “İnsanın özü sevgidir.” İşte, aile de sevgiyle yoğrulduğunda hayatımıza anlam katar ve bizi güçlü kılar.


Elif Mina BOSTANCI

İsmetpasa OO 6. Sınıf Öğrencisi


AİLE: CENNETİN DÜNYADAKİ ADI


İnsan; evrendeki en güçlü, bazen iyi, bazen de kötü olabilen somut bir varlıktır. Aynı zamanda her şeyi yapabilecek güce sahiptir. Ancak bazıları, kendi kardeşlerine, kendi soylarına sırf onlar farklı bir dine mensup oldukları ve istedikleri düzen kendi ülkelerinde bulunmadığı için savaş açmaktadır.

Eğer iki veya daha fazla insan arasında birinci derece kan bağı varsa o topluluk çekirdek aile olur. Bana göre beş veya daha fazla insan arasında ikinci derece ya da daha uzak kan bağı varsa o topluluk geniş ailedir. Ama genel anlamda hepsi “aile”dir. En az iki kişinin, doğal yollarla ya da evlilik sayesinde birinci derece yakınlığa sahip olması durumunda da o topluluk aile adını alır. Bana göre ise “aile” bir kelimeden ibaret olamayacak kadar önemlidir.

Aile, bir insanın yaşam ve doğma sebebidir. Haliyle, aile üyeleri içimizi en iyi şekilde ısıtan varlıklardır. En iyi arkadaş çevresi de öyledir. Fakat aile ile arkadaş çevresi, her ne kadar benzer noktalara sahip olsalar da birbirlerinden oldukça farklıdır.

Söz gelimi ortak özelliklerinden ikisi; içimizi ısıtmaları ve tıpkı erimiş demir misali onların sayesinde kendimize şekil vermemizdir. Yani onlardan etkilenmemiz, iyi ve kötü günde yanımızda olmaları, onlarla samimi ve yakın olmamızdır.

Farklılıklarına gelince, aile doğduğun andan itibaren yanında olurken arkadaş çevren belli bir zamandan sonra oluşur. En ufak bir durumda bile arkadaş çevren seni bırakabilirken ailen tam tersine sana destek çıkar. Daha anlatılacak çok şey var ama kısa keselim.

Bazen öyle aileler oluyor ki hiç olmasalar daha iyi. Mesela birbirlerine katlanmaya çalışan ebeveynler ve onların altında ezilen çocuklar… Bütün ev işinin anneden beklenmesi, ev dağınık veya kirli kalınca ağza gelenin söylenmesi… Bütün ev geçiminin babadan beklenmesi, üstüne geliri aşan isteklerin yüklenmesi… Sorumluluğun ne olduğunu bilmeyen çocuklar… Bunların her biri ayrı ayrı duyulduğunda bile korkunçken bazı çatılar var ki bunların tamamı bir arada yaşanıyor. Hâl böyle olunca o ev artık yaşanmaz hâle geliyor. Eğer bir çatı altında mutluluk ve huzur olmayacaksa, o çatı hiç olmasın daha iyi.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Sevgiyle büyüyen aile, cennet kokusunu dünyada alır.” sözü de bu durumu en güzel biçimde açıklar.


Melek Nazlı DEMİR

İsmetpaşa OO 6. Sınıf Öğrencisi 

AİLE

İnsanlar iyi varlıklardır. Her insanın ayrı bir yeteneği, özelliği ve kişiliği vardır. Ama en önemlisi, her insanın bir ailesi vardır.

Aile sözcüğü sadece bir kelimeden ibaret değildir. Ailenin anlamı çok büyüktür. Aile bir ağaca benzer, dallarıyla kuşaktan kuşağa ilerler. Burası sizin yuvanızdır. Annenizin, babanızın, hatta ablanızın, abinizin ve kardeşinizin bulunduğu küçük ama anlamlı bir topluluktur. 

Her gün birlikte vakit geçirir, oyunlar oynarsınız ve her zaman bir birlik içinde olursunuz. Zor zamanlarda bile birbirinize yardımcı olur yani birbirinizin yarasına ilaç olursunuz.

Buna örnek olarak Güney Afrikalı insan hakları savunucusu Desmond Tutu’nun şu sözünü verebiliriz:

“Sana kim olduğunu hatırlatan bir yer varsa orası ailendir.”

Sonuç olarak aile; hayatımızın en önemli topluluğu, en güçlü birliğidir.


Mihrimah ÇAM

İsmetpaşa OO 6. Sınıf Öğrencisi

21 Ekim 2025 Salı

AİLE HER ŞEYDİR

Her insanın mutlaka içinde bulunduğu gruplar vardır. Bu gruplardan biri de aile grubudur. 

Aile; her insanın doğuştan kazandığı, evlilik ve kan bağına dayanan, anne, baba ve çocuktan oluşan bir topluluktur. Bu güzel topluluk candır, hayattır, mutluluktur, hüzündür, neşedir, her şeydir. 

Aile bir kapı gibidir; daima, ne koşulda olursa olsun herkes birbirinin arkasında durur, daima dimdik. Kimse kimsenin kötülüğünü istemez. Birinin kalbi kırılınca öteki de onun gibi üzülür, üzüntüsüne ortak olur. 

Aile sadece insana özgü bir şey değildir. Farklı canlıların da aileleri vardır. Örneğin kuşların, köpeklerin, kedilerin, balıkların, zürafaların hatta karıncaların bile bir ailesi vardır. Zeki Müren “Aile sıcaklığına sahip olan insan, dünyanın en zenginidir.” diyerek ailenin önemini vurgulamıştır.

Her insanın istese de istemese de mutlaka ilkleri yaşadığı, her şeyini paylaştığı bir ailesi vardır. Her insanın ailesi olması büyük bir şanstır. Bu, değiştirilemez bir gerçektir.


Elif KABA

İsmetpaşa OO 6. Sınıf Öğrencisi

15 Haziran 2025 Pazar

OKUMA BECERİLERİ, LGS VE HAYAT


       8. sınıf öğrencilerinin ciddi biçimde hazırlanmasını gerektiren LGS'de öğrencilerin okuduğunu anlama ve üst düzey düşünme  becerilerini ölçen sorular sorulmaktadır. Bu sınavla birlikte okuduğunu anlama becerisi, sayısal derslerde de çok önemli hâle geldi çünkü testlerdeki kelime sayıları oldukça artmış durumda. Nitekim öğrenci başarılarını değerlendirdiğimiz öğretmenler kurulu toplantılarında matematik öğretmenlerimiz dahi okuma ve okuduğunu anlama becerilerinin LGS sorularını çözmedeki etkisi üzerinde fazlaca durmaktadır. Bundan birkaç yıl önce bu öğretmenlerimizin birçoğu okuma konusunda oldukça duyarsız davranıyordu hâlbuki.
       
         Artık hızlı okuyan, okuduğunu anlayan öğrenciler sınavlarda bir adım öne çıkıyor ve hâliyle sınav sonrası açıklanan sıralamada bu öğrenciler daha önlerde yer alıyor. 

21 Aralık 2024 Cumartesi

ANITKABİR MACERASI BAŞLIYOR

   

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na birkaç gün kala sınıfta büyük bir heyecan vardı. Sınıf öğretmeni, bir süredir konuşulan Ankara gezisinin detaylarını anlatmak üzere herkesin dikkatini üzerine topladı:

-Çocuklar, Cumhuriyet Bayramı öncesinde Anıtkabir'i ziyarete gideceğiz, bu bizim için unutulmaz bir ilk olacak, dedi. Öğrenciler arasında bir uğultu oluştu. Herkes çok sevinçliydi.

 

Ali ve Zehra iki arkadaşlardı.Ali keman kaşlı,mavi gözlü, zayıf, orta boylu, siyah saçlı, tembel ve yaramaz bir çocuktu. Zehra ise yeşil gözlü, biraz kilolu ve çalışkan bir kızdı.

 

Zilin çalmasına on dört dakika kalmıştı ve ders matematikti. Ali matematik dersini hiç sevmezdi. Zehra ise bu derse bayılırdı. Ali, dersin hızla bitmesini diledi. Zehra ise tam tersini düşlüyordu. Öğretmen tam cümlesini bitirecekti ki Ali'nin dileği gerçekleşti. Evet, ders bitmişti. Ali içinden ferah bir "oh" çekti. Apar topar hazırlanıp Zehra'yı bile beklemeden dışarı çıktı. Zaten hep böyle yapıyordu. Geziyi konuşmaya vakti bile yoktu beyefendinin.


Sonunda eve varmışlardı. Zehra'nın evinin çiçeklerle dolu bir bahçesi ve güzel bir balkonu vardı. Zehra tüm ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ninesi ile beraber Ali'nin evine gitmeye karar verdi. Zehra o yüksek merdivenleri çıkmaya korkardı. Zehra'nın ninesi kapı zilini çaldı. Kapıyı Ali'nin babası Doktor Alper Bey açtı. Zehra hemen içeri girdi ve Ali'nin babasına, bir gezi olduğunu ve bu geziye Ali'nin de gelmesini istediğini söyledi. Ali'nin babasının bunlardan haberi bile yoktu. Ali'nin babası Zehra'dan Ali'yi çağırmasını rica etti. Zehra içeri girdiğinde Ali hala oyun oynuyordu. Ardından Zehra "Ali, baban seni çağırıyor." dedi.

Ali, Zehra'nın bu sözlerini dikkate bile almadı ama Zehra onu zorla kolundan tutup getirdi. Ali ile biraz konuşmaları gerekiyordu. Konuşurlarken Zehra "Ali, öğretmenimiz bize birtakım sorular soracağını söyledi, bunu biliyor musun?" dedi. Ali'nin bunların hiçbirinden haberi yoktu. İlk defa Zehra'dan bunları anlatmasını istedi. Galiba onun başına taş düşmüştü. Zehra anlatmaya başladı "Ali, Anıtkabir, Mustafa Kemal Atatürk için yapılan anıt mezarına denir." dedi. 

-Peki, neden Atatürk'ü anmak amacıyla törenler düzenleniyor?

-Sadece Atatürk'ü anmıyoruz Ali, daha birçok var. Mesela Mehmetçik, Kara Fatma vb. dedi. 

Zehra bu bilgilerin hepsini Ali'ye anlattı. Ali bu bilgileri bir fırsat olarak kullanacaktı. Akşam olduğunda herkes evlerine dağıldı. Ali ve Zehra tüm gece boyunca uyuyamamışlardı.


Gezi sabahı, Ali ve Zehra erkenden kalktılar ve otobüsünün kalkacağı yerde, okul kapısının önünde, kaldırımlarda sıra oldular. Zehra'nın ninesi "Cumhuriyetimiz için çok önemli bir yere gideceksiniz." dedi Zehra ve Ali'ye. Otobüs kalkarken herkes aileleri ile vedalaşıyordu. Ali, artık çalışmanın önemini anlamıştı. Babasına çalışkan olacağına dair söz verdi ve o ana "Anıtkabir Macerası Başlıyor" diyeceklerdi.


                  Elif Zeren GÖZÜTOK

İsmetpaşa Ortaokulu 

5. Sınıf Öğrencisi