15 Mart 2023 Çarşamba

ÇEVRE KİRLİLİĞİ



     Yeryüzünün %29'unu karalar %71'ini de sulak alanlar oluşturur. Sulak alanların %97'si okyanuslardır yani bilinenin aksine oksijenin ana kaynağı oramanlar değil okyanuslardır. Dünyadaki oksijenin yaklaşık %80'ini okyanuslar üretir fakat bu önemli kaynakların ısınması ve kirlenmesi okyanuslarda yaşayan canlıları ve insanları bir hayli olumsuz etkiliyor. Çünkü toplam nüfus arttıkça sanayileşme de artar, fabrikalar da atıklarını okyanuslara boşaltırlar.

      Tabii tek sebep bu değil; insanların kirleneceğini düşünmeden gün geçtikçe daha çok mahvettikleri okyanusların kirlenme sebeplerinden biride suya düşünülmeden atılan naylon poşet ve plastiklerdir. Plastikler de doğada 1000 yıldan fazla süre kaybolmazlar ama en büyük sebep bu gidişata dur diyememektir kaynakları doyumsuzca kullanmaktır. Hatta bu duruma şöyle bir örnek verebiliriz: "Koruma" başlığı altında yapılan bu seneki fotoğraf yarışmasını plastik balıkçı ağına takılıp ölen bir deniz kaplumbağası fotoğrafı kazandı. Aslında bu haber bize bu kirliliğin ne kadar ciddi durumlara yol açtığını anlatıyor. 

    Çevre kirliliği sadece su kirliliği ile bitmez,hava ve su kirliliğini de saymamız gerekir tabii. Görüldüğü gibi dünyayı kirleten doğal kaynakların bitmesine yol açan biziz.Yani biz hep alıcı olduk verici değil.Bir de doğanın bize sunduğu güzellikler karşısında onu ölüme terk ediyoruz aç gözlülüğümüzden.Fakat bu işin sonunda en çok biz zarar göreceğiz çünkü doğadan alabileceğimiz bir nimet kalmayacak. Hatta atalarımız bununla ilgili "Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun." demişler.

      Çevremizi her açıdan kirletmeye devam edersek,enerji kıtlığı artacak,Dünya coğrafyası değişecek, yiyecek ve içecek kıtlığı artacak. Tabii ki birdenbire her şeyi değiştiremeyiz ama Alman şairin de söylediği gibi "Herkes kapısının önünü temiz tutarsa bütün şehir temiz olur ve bu alanı genişletirsek Dünya tertemiz olabilir." Tabii bunları yapmak için de önce yaşadığımız yeri sevmeliyiz.

           Ebrar ACAR

                  7/C

6 Ocak 2023 Cuma

DÜZENSİZLİK

        Dünyadaki yaşam olağan akışında giderken öyle bir zaman gelmişti ki doğanın tüm akışı tersine dönmüştü. Gün ortasında karanlık yaşanır olmuştu, gece uykusunun en tatlı yerinde de aydınlık. Bilim insanları bunun nedenini araştıradursun bu değişiklikten en çok etkilenip canı sıkılanlar çocuklardı.

Oyunlarının en heyecanlı yerinde karanlığa gömülmek ya da uykunun en tatlı bölümünde uyandırılmak kimin hoşuna giderdi ki? En çok da karanlıktan yakınıyordu çocuklar. Dünyada her şeyin tersine dönmesi canlıları da etkilemişti. Gece ve gündüzün ani yer değiştirmeleri Güneş enerjisinden yararlanan bitkileri olumsuz etkilemişti. Öyle ki çoğu bitki ecel şerbetini içmiş, bundan dolayı birçok hayvan türü yok olmuştu. Besin zinciri ve doğa düzeninin bozulması insanoğullarının da değişmesine yol açmıştı. Haksızlık yapan, gaflet içinde olan, nabza göre şerbet veren, kötülük yapan nesiller yetişmişti. İlim, edep, ahlak, iman, saygı unutulmaya başlamıştı. Herkes kendini düşünmeye başlamış bunun yanında adalet diye bir şey kalmamıştı.

Cihanda düzensizlik ve fesat yaygınken beşerden birisi tüm bunları ortadan kaldırmak için işe koyuldu. Etrafında topladığı kişilerle insanları uyarmaya başladı. Onlara düzenin olduğu ve fesadın az olduğu zamanları hatırlattılar. Tüm bunları duyanların çoğu onlara hak verdiler. Ayaklanıp fesada neden olan kişileri yönetimden indirip doğru kişileri başa getirdiler. Daha sonra iş birliği ile teknolojiyi geliştirip doğadaki düzensizliği ortadan kaldırdılar.

Düzensizlik ortadan kalkınca ne gündüz geceyi ne gece gündüzü böldü. Böylece çocukların can sıkıntısı ortadan kalktı.

 

Abolfazl İsmaili

8/C