Ali İstanbul'da yaşayan ve 4.sınıfa giden meraklı, gezmeyi seven, araştırmacı ruha sahip çok sevecen bir çocuktu. Ali aynı zamanda tarihe karşı merakı olan bir çocuktu. Bununla ilgili kitaplar okur, belgeseller seyreder, büyüklerine sorular sorup bilgiler edinirdi.
Ali pazartesi günü okula gittiğinde öğretmeni sınıfa girdi ve onlara,
-Çocuklar, size bir haberim var. Sizlere geçen senede bahsetmiştim. Sizi Ankara'ya atamızı ziyarete Anıtkabir'e götüreceğim, dedi.
Sınıfı büyük bir heyecan kapladı. Herkes yaşasın, diye bağırıp kendi aralarında konuşmaya başladı çünkü bu geziyi dört gözle bekliyorlardı. Ali'nin sınıf arkadaşı olan Ahmet hemen parmak kaldırdı ve öğretmenine,
-Öğretmenim, bu geziye ailelerimiz de gelecek mi, diye sordu.
-Evet çocuklar, bu gezi ailelerinizin de katılımı ile olacak. Hatta iki sınıf birlikte gideceğiz, ben haber vereceğim fakat sizler de ailenize bu geziden bahsedin. Size kimlerin eşlik edeceğini kararlaştırın.
Öğretmen yol boyunca bir rehberin onlara eşlik edeceğini ve Anıtkabir ile ilgili bilgiler vereceğini söyledi. Fakat onlardan ön bilgi edinmelerini istedi. Ali'nin içini büyük bir heyecan kaplamıştı, sevinç içinde eve gitti ve durumu ailesine anlattı. Ali'ye bu gezide babası eşlik edecekti, Ali ön bilgi edinmek için bir belgesel izledi. Artık onun için bütün hazırlıklar tamamdı.
Ali ve ailesi akşam yemeği için masaya oturacaklardı ki kapı çaldı, gelen Zehra ve Ayşe nineydi. Zehra, Ali ile aynı yaştaydı ve aynı okula gidiyordu, aynı zamanda iyi anlaşan iki arkadaştı. Ali onları içeri davet etti.
- Buyurun, biz de tam yemek yiyorduk, gelsenize beraber yiyelim, dedi. Beraber içeri geçtiler Ali'nin anne ve babası Ayşe nineyi karşılayıp yemek masasına davet ettiler. Ayşe nine,
- Sağ olun çocuklar ama yemeğe kalmayalım, sizden bir ricam olacak, diyerek konuya girdi:
- Zehra'nın öğretmeni bugün Anıtkabiri ziyaret için Ankara'ya gideceklerini söylemiş. Herhalde Ali'nin sınıfı ile beraber gidilecekmiş, dedi. Ali büyük bir sevinç içinde,
- Aaa, demek sizin sınıftı! Öğretmenimiz iki sınıf birlikte gideceğiz demişti, o zaman ikimiz aynı gün gideceğiz. Zehra üzgün gözlerle Ali'ye bakarak,
-Evet ama ben gelemeyebilirim, dedi. Tam o sırada Ayşe nine söze girdi ve Ali'nin anne ve babasına dönerek,
- Çocuklar, biliyorsunuz Zehra benimle yaşıyor. Anne ve babası şehir dışında, bu geziye ailelerle gidilecekmiş. Ben ayaklarımdan rahatsız olduğum için Zehra'ya da siz eşlik eder misiniz, diye sormaya geldim. Eğer kabul ederseniz öğretmeni ile konuşup durumu bildireyim, dedi.
Ali'nin ailesi “Tabii ki Zehra'ya eşlik etmeyi çok isteriz, hem Ali de çok mutlu olur.” dedi.
Zehra'nın ninesi öğretmenle konuşup durumu anlatıp onayı almıştı. Sonunda gezi günü geldi çattı, herkes okulun önünde toplanmış ve otobüsteki yerini almıştı. Zehra Alilerle gideceği için onların sınıfının bulunduğu otobüse bindi. İki sınıf ayrı otobüslerde Ankara yolculuğuna başladılar. Tıpkı Ali ve Zehra gibi çok heyecanlıydılar. Ali Zehra'yı sınıf arkadaşları ile tanıştırdı, yolculuğa sabah çok erken bir saatte başladıkları için bir saat kadar uyudular. Ankara'ya az bir zaman kala arabadaki rehber çocuklara Anıtkabir ile alakalı geçmişten günümüze kadar olan birçok bilgi verdi ve oralarda nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattı. Bir ara çocuklar da sorular sordu çünkü öğretmeni onlardan ön bilgi edinmelerini istemişti, Ali izlediği belgeselde dikkatini çeken bir olayı sormak için hemen parmak kaldırdı.
-Öğretmenim, bir şey sorabilir miyim, dedi.
-Tabii Ali, buyur.
-Öğretmenim, ben bir belgeselde görmüştüm ''Aslanlı Yol'' diye bir yer var, oradan geçerken herkes önüne bakıyordu. Bunun sebebi nedir?
- Aferin Ali, güzel bir soru sordun. Bu kısım dikkatini çektiğine göre belgeseli dikkatli izlemişsin, seni bu konuda ayrıca tebrik ederim, diyerek diğer çocuklarla da göz teması kurdu ve onlara dönerek,
-Evet çocuklar, ben de size tam bu kısımdan bahsedip uyarılarda bulunacaktım. Ali arkadaşınızın da söylediği gibi bu yolun adı ''Aslanlı Yol''. Bu yoldan yürürken önümüze bakmalıyız, bu durum atamıza olan saygımızı temsil ediyor hatta bu yol özel olarak sıralı ve aralarında boşluk olan taşlardan yapılmıştır. Eğer önümüze bakmazsak ayağımız takılır ve düşebiliriz. Ama bu durum bilerek yapılmıştır. İnsanlar önüne bakarak atamıza olan saygılarını göstersin diye özel olarak tasarlanmıştır.
Sonunda Anıtkabire geldiler. Ali, Zehra ve diğer çocuklar, sınıf öğretmeni, rehber öğretmeni ve aileler ile birlikte Anıtkabir’i gezerek Ata’mıza olan ziyaretlerini tamamladılar. Ankara'da Anıtkabir dahil birçok yeri ziyaret etmişlerdi, bunlardan birkaçı 1. ve 2. Meclis, Ankara Halk Kütüphanesi, MTA Müzesi gibi yerlerdi. Bu gezi onlar için çok eğlenceli ve faydalı olmuştu. Hem Ata’mıza olan özlemlerini bir nebze olsa giderdiler hem de ceplerinde birçok bilgi ve anı ile geri döndüler. Otobüste giderken ve geri dönerken çok eğlenen çocuklar birbirlerine dikkatlerini çeken yerleri ve Atatürk'e ait eşyaların güzelliğini anlatmayı da ihmal etmediler.
Ali eve gelip Anıtkabir’de gördüğü ve rehberin anlattığı bilgileri unutmamak için notlar aldı. Daha sonra yatıp uyudu çünkü ertesi gün okulu vardı. Ali ertesi sabah okula gittiğinde birçok arkadaşının midesinin bulandığını ve halsiz olduklarını gördü. Belli ki bu yolculuk onları etkilemişti, hemen gidip öğretmenine haber verdi, bu durumu duyan öğretmeni yakın arkadaşı olan Dr. Alper Bey’i aradı ve okula gelmesini rica etti. Alper Bey okula gelip çocukları muayene etti ve onlara,
-Çocuklar, korkulacak bir şeyiniz yok, biraz yorgun düşmüşsünüz, bu tarz uzun yolculuklardan sonra güzelce dinlenmeniz gerekiyor ve erken yatıp erken kalmayı ihmal etmeyip bol meyve ve su tüketmeyi unutmayın, diyerek onlara uyarılarda bulundu.
Ömer Talha GÜNEŞ
İsmetpaşa Ortaokulu
5. Sınıf Öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder