15 Temmuz 2023 Cumartesi

ÇOCUĞUMU HANGİ DERSHANEYE GÖNDEREYİM?

       
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) kaldırıldı ve bu sistemle 8. sınıfta olan tüm öğrencilerin sınava girme zorunluluğu da ortadan kalkmış oldu. Ortaokulu bitirip iyi bir liseye yerleşmek isteyen bir öğrencinin sınava hazırlanması gayet normal karşılanabilir ancak böyle bir kaygısı olmayan öğrencinin bu sürece sürüklenmesi çok da mantıklı değildi. İlk başta yazılı sınavı olarak planlanıp sınav stresinin önüne geçilmek istense de bu sistem, hiç de düşünüldüğü gibi sonuçlar doğurmadı. Aksine bütün öğrencilerin hatta velilerin aşırı bir sınav stresi yaşamasına sebep oldu. Neyse ki bu sistem de daha öncekiler gibi birkaç yıl içinde tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı. 
2018 yılında, 8. sınıfta okuyan öğrencilerin sadece %10'u kadarını sınavla bir liseye yerleştirmeyi amaçlayan LGS ile müşerref olduk. Peki, sınava hazırlanmayı alışkanlık hâline getirmiş bir öğrenci milleti ile çocuğunu okul kursundan dershaneye, oradan da etüt merkezlerine koşturan veliler bu sistemi nasıl anladı? Üzülerek söylüyorum, yanlış anladı. Çünkü "Bir sınav varsa biz o sınava girer ve nitelikli liselerden birini kazanırız." mealindeki söz, velilerin tamamına yakını tarafından telaffuz edilmeye başlandı. Hâlbuki LGS, sadece %10'luk kesimi ilgilendiren bir sınav olarak kurgulanmıştı. Bir milyondan fazla öğrenci sınava girdi fakat bunların yaklaşık 900 bini hüsrana uğradı. Bunun böyle olacağı da baştan belliydi aslında. Her neyse, sözü fazla uzatmadan asıl konumuza gelelim:
Yeni dönemin başlamasına az bir zaman kala telefonlarımız sürekli çalıyor. Çocuğu 8. sınıfa geçen velilerimizin neredeyse tamamı onu hangi dershaneye/etüt merkezine göndersem telaşı içinde. Gariptir, hiç ders çalışma gibi bir niyeti olmayan öğrencilerimiz de dershane/etüt merkezi araştırmaya başlamışlar bile. (Bakanlığın bu tip yapıları yasaklamış olmasına rağmen farklı isimler altında dershanecilik faaliyetlerine devam eden kurumlar var demek ki.) Veliler kararı çoktan vermiş olmalarına rağmen son olarak öğretmenlerini arama ihtiyacı içindeler. 
   Hocam, bizim oğlanın/kızın dersleri pek iyi değil, sene sonu da sınav var. Kendisini şu dershaneye yazdırmayı düşünüyoruz, ne dersiniz? 
Tabii ki hiçbir şey diyemeyiz ama şunu sormamız lazım: Hafta içi kendi öğretmeninden, hafta sonu da okuldaki kurs öğretmeninden öğrenemeyen bir öğrencinin aynı şartlarda (15-20 kişilik sınıflarda) dershanedeki/etüt merkezindeki öğretmenden öğrenmesi mümkün mü? Ya da bu tip fazladan dersler almak, sadece bedenen bu derslerde bulunmak iyi bir lise kazanmak için yeterli olur mu?
Şimdiye kadarki tecrübelerimiz bunun yeterli olmadığını defalarca gösterdi bizlere. Bir öğrenci, hangi ders olursa olsun, durumu içselleştirmediği sürece arkadan ittirilerek başarılı olamaz. 
Ahmet Şerif İzgören, "Şu Hortumlu Dünya'da Fil Yalnızca Bir Hayvandır" adlı kitabındaki "Kim Olduğumuz Üzerine" başlıklı yazısında kişinin kendine sorması gereken üç sorudan bahseder:
1. Ben kimim?
2. Niçin buradayım?
3. Yapmak istediğim şey bu mu?
Bu sorulardan da hareketle başarıya giden yol, öncelikle kendimizi tanımaktan geçiyor. Zayıf yanlarım, güçlü yanlarım, yeteneklerim, ilgilerim vb. her daim gözümüzün önünde bulunması gereken önemli unsurlardır. Bizde neyin eksik olduğunu bilelim ki onu tamamlama yoluna gidebilelim. Aksi hâlde aynı yoldan geçerek farklı hedeflere ulaşmamız söz konusu olamaz. 
Gelecek kaygısı ve hedefleri olan bir öğrenci, durduğu yeri daima sorgulamak zorundadır. Niçin okuldayım, bu derse niye girdim? Amacım uyumak mı, dersi kaynatmak mı yoksa dersin içinde aktif biçimde rol alarak kazanımlara ulaşmak mı? Eğer maksat uyumak ya da vakit geçirmek ise okula, dershaneye, etüt merkezine gitmeye gerek yok. Bu; her an, her yerde kolayca gerçekleştirilebilir. Velilerimiz bu düşüncedeki çocuklarını bırakın etüt merkezi veya dershaneyi, uzaya gönderseler bile sonuç değişmeyecek. Bu nedenle velilerimizin, çocuklarını çok iyi tanıması büyük önem arz etmekte. 
Peki, bilinçli ve hedefleri olan bir öğrenci bu süreçten nasıl başarıyla çıkabilir? Dershaneye, etüt merkezine gitmek zorunda mı? Yazımın başında da belirttiğim gibi birçok velimiz başarının buna bağlı olduğunu düşünüyor. Ne var ki kazın ayağı göründüğü gibi değil.Geçtiğimiz yıllarda birçok öğrencimiz sadece okul kurslarına katılarak ve öğretmenlerinin uyarılarını dikkate alıp çalışarak Türkiye'nin en prestijli liselerine girmeyi başardı. Bu kadar kolay mı hocam, bunu nasıl başardılar, diye soracaksınız tabii. Düzenli şekilde çalışarak, eksiklerini belirleyip ilgili branş öğretmeniyle bu eksiklerini bire bir gidererek ve her konunun sonunda yeterli pekiştirme çalışmalarını yaparak başardılar. En önemlisi de bu başarıyı önce kendileri istediler. Aileleri ya da öğretmenleri istediği için çalışmadılar. Hedefleri vardı, bu yolda aileleri ve öğretmenlerinden destek alarak hedeflerine ulaştılar. 
Unutulmamalıdır ki hiçbir veli, okul, etüt merkezi vb. çalışma alışkanlığı olmayan, başarıyı istemeyen, hedefsiz öğrenciyi bir yere getiremez. Aile olarak çocuğunuzu en kaliteli ve pahalı dershanelere de gönderseniz sene sonunda karşılaşacağınız sonuç değişmeyecektir. Bu nedenle tüm ebeveynlerimizin, çocukları sınav çağına gelmeden onlara  sorumluluk ve çalışma alışkanlığı kazandırmış olması gerekmektedir. Bunu sekizinci sınıfa gelince yapmak imkânsız çünkü. Ağaç yaşken eğilir, dememe gerek yok sanırım. 
Satırlarıma son verirken sınava girecek ve hakkıyla çalışan tüm öğrencilerimize muvaffakiyetler, heyecanlı velilerimize de sabırlar diliyorum.

Aydın KESKİN 
Türkçe Öğretmeni 
Düzce İsmetpaşa Ortaokulu 

23 Haziran 2023 Cuma

2023 LGS YERLEŞTİRME

LGS sonuçları bugün yayımlandı. An itibarıyla öğrenciler ve veliler "Acaba hangi liseye yerleşebiliriz?"  sorusunu sormaya başladılar. Tüm soruları doğru cevaplayıp 500 tam puan alamadıysak bu soruya verilebilecek net bir cevap olmadığını baştan söyleyelim çünkü puanla öğrenci alan liselerin yüzdelik dilimleri, bu yıl sınava giren öğrencilerin tercihlerine göre şekillenecek. 

Lise tercihleri genellikle önceki yılların yerleştirme puanları/yüzdelik dilimleri göz önünde bulundurularak yapılıyor. Bu nedenle tercih yaparken gitmek istediğimiz lisenin önceki yıllardaki yüzdelik dilimlerini bilmek oldukça önemli. Bizim sıralamamızı gösteren yüzdelik dilimimizin ilgili lisenin yüzdelik diliminden küçük olması, o liseye yerleşme şansımızı artıran bir husus. Ancak yukarıda da söylediğimiz gibi bu durum her zaman geçerli olmayabilir. Önceki yıllarda çok başarılı öğrenciler tarafından tercih edilmeyen bir nitelikli lise, bu yıl daha revaçta olabilir. Bu durum da ilgili lisenin yüzdelik diliminin küçülmesine neden olacaktır. 

Bu yıl LGS tercih işlemleri 3 Temmuz - 19 Temmuz arasında yapılacak. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Bakanlık tarafından okullarda tercih danışmanlığı hizmeti verilecektir. İster adrese dayalı yerleştirme ister puanla öğrenci alan liselere yerleştirme olsun her öğrencinin  tercih yaparak bu tercihlerini mutlaka okul müdürlüklerine onaylatması gerekiyor. 

Düzce'de LGS puanıyla öğrenci alan 2 fen lisesi, 1 sosyal bilimler lisesi, 1 Anadolu lisesi, 3 Anadolu imam hatip lisesi, 1 hazırlık sınıfı uygulayan Anadolu imam hatip lisesi, 3 mesleki ve teknik Anadolu lisesi olmak üzere 11 nitelikli lise bulunuyor. Bu liselerin 2022 yılında ilk yerleştirme sonucu oluşan yüzdelik dilimlerine aşağıdaki görselden ulaşabilirsiniz. 



Bir LGS süreci daha sona erdi. Tüm öğrencilerimizin hayallerini süsleyen liselere yerleşmelerini temenni ederken LGS 2024'e hazırlanmaya başlayanlara da iyi çalışmalar diliyoruz.

Aydın KESKİN
Türkçe Öğretmeni

4 Haziran 2023 Pazar

LGS 2023'ÜN TÜRKÇESİ

Yoğun bir çalışma sürecinin sonunda heyecanla beklenen LGS'yi bugün itibarıyla tamamlamış olduk. Öncelikle, sınava giren öğrencilerimize ve LGS sürecinde en az öğrenciler kadar yorulan velilerimize geçmiş olsun diyelim.

LGS 2023 sorularını genel itibarıyla değerlendirmek gerekirse matematik sorularının beklenenin aksine bu yıl kolay geldiğini söylemek mümkün. Çünkü ilk değerlendirmelere göre matematik dersinden tüm soruları doğru cevaplayan öğrenci sayısı oldukça fazla. Tabii kesin sonuçların açıklanmasını beklemek en doğrusu olacaktır. 

Bu yıl LGS'de en belirleyici dersin Türkçe olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. İlk bakışta kolay gibi görünen Türkçe testinin  hiç de kolay olmadığını söylemeliyiz. Dil bilgisinden sadece bir fiilimsi sorusunun sorulduğu Türkçe testinde birinci dönem konuları içinde olmasına rağmen cümlenin ögeleri konusundan soru sorulmaması testin ağırlığını okuma ve okuduğunu anlama üzerine yoğunlaştırdı.  Türkçe testinin %65’ini anlam soruları, %20’sini grafik, tablo ve görsel yorumlama soruları, %10’unu yazım ve noktalama, %5’ini ise dil bilgisi soruları oluşturdu. 

Sorularda kullanılan metinlere bakıldığında göze çarpan en önemli ayrıntı, metinlerin zengin bir söz varlığına sahip olması. Bu nedenle anlam bilgisi soruları, okuma alışkanlığı olmayan öğrencilerin oldukça zorlanacağı türden sorulardı. Tablo ve grafik yorumlama soruları ise üst düzey düşünme becerisi gerektiren sorulardı.  

Okuma alışkanlığı olan, okuduğunu yorumlayan, mevcut bilgileriyle yeni öğrendikleri arasında ilişkilendirme yapabilen, çok yönlü düşünme becerisine sahip öğrenciler bu sınavda başarı atlatmıştır diye düşünmekteyiz. 

LGS 2023'ü geride bırakırken sınava giren tüm öğrencilerimiz için hayallerindeki liseye yerleşmelerini diliyoruz. Bundan sonra sahne LGS 2024 tayfasının. Onlara da önümüzdeki bir yılı çok iyi değerlendirip bol bol okuyarak sınava güzel biçimde hazırlanmalarını tavsiye ediyoruz. 



Aydın Keskin

Türkçe Öğretmeni



18 Mayıs 2023 Perşembe

İKİ KARDEŞ

       Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal, horoz imam iken... Manda berber, köpek kasap, annem kaşıkta, babam beşikte iken... Ben de babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir dağın eteklerinde bir köy varmış. 

     Köydekiler geçimini çiftçilikle sağlarken -tabii babadan mal düşenlerin durumu iyi, babadan mal düşmeyenlerin durumları da kötüymüş- bu köyde fakirlerden Ömer ve Ayhan adında iki kardeş yaşarmış. Bunların anne ve babaları genç yaşta öldükleri için onlara 18 yaşlarına kadar dedeleri bakmış fakat fakirlik diz boyuymuş. Zavallı dede yememiş yedirmiş ve çocuklara çok iyi bakmış ama bir türlü fakirlikten kurtulamamışlar. Zamanla dedeleri de ölmüş, kalmışlar tek başlarına. Zaten az olan tarlalarını işlemeye başlamışlar. Zar zor karınlarını doyuruyorlarmış. On sekiz on dokuz yaşlarına geldiklerinde "Fakiriz diye sevmeyecek değiliz ya!" demişler. Köyde iki zengin varmış. Bunların çok mal varlığı varmış. Gençlere babadan yer kalmamış ama o zenginlere babalarından büyük bir servet kalmış. Zenginler fazla da çalışmayı sevmezlermiş. 

        Masal bu ya iki adamın iki güzel kızı varmış: Yaren ve Nehir. Bizim gençler bunları sevmezler mi!  Zengin adamlar küplere binmiş o fakirler bizim kızımızı nasıl ister diye. Kızlar da çocukları çok seviyormuş ama babalarını bir türlü ikna edememişler.İki kardeş artık köyden ayrılmaya karar vermişler. Kızlar da onları dönünceye kadar beklemeye söz vermişler.

       Çıkmışlar yola. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Padişahın sarayına varıp ondan bir iş istemeye karar vermişler. Bu kardeşlerin bir de bir özelliği varmış. Bunlar çok hayvanseverlermiş. Önlerinde uzun bir yol varmış. Ormanlardan geçmişler, ot yemişler ama Hayvanları çok sevdiklerinden et yememişler. Günlerce yürüdükten sonra karşılarına denizle bağlantısı olan bir kanal çıkmış. Bu kanaldan karşıya geçmeleri gerekiyormuş fakat yüzmeyi nereden bilsinler? Kara kara düşünürken suyun kenarında bir kaplumbağa yavrusunun ters döndüğünü, ayaklarının üzerinde duramadığını görmüşler. Kaplumbağaya yardım edip ayağının üzerinde durmasını sağlamışlar. Nunu gören anne kaplumbağa da benden ne dilerseniz dileyin, deyip teşekkür etmiş. Başlamışlar konuşmaya, dertleşmeye. Durumlarını anlatmışlar, kaplumbağa bu duruma çok üzülmüş. Demek bu karada size ekmek yok. Bir de şansınızı denizde deneyin, demiş. Onlar da bu nasıl olur, demişler. Kaplumbağa deniz kızı olur da deniz erkeği olmaz mı, demiş. Siz benim yavrumu kurtardınız, ben de sizi deniz erkeği yapayım, demiş. Düşünmüşler, taşınmışlar. Denizin altını merak etmişler. Kaplumbağanın dediğini kabul etmişler. 

        Girmişler kanala, açılmışlar denize doğru. Aman Allah'ım! Çeşit çeşit balıklar, yosunlar... Hayretler içinde kalmışlar. Kaplumbağa onları dostlarıyla tanıştırmış. Orada korktukları hayvanlar da olmuş ama onlardan uzak durmuşlar. Birçok balıkla da güzel dostluklar kurmuşlar. Denizin dibinde dolaşırken çok ilginç şeylerle karşılaşıyorlarmış. Bunlar da gemilerin geçerken denize attığı yabancı maddelermiş.  Onların denizin dibine düşmesine hayretler içerisinde izlerlermiş. 

        Bir gün yine su altında yüzerken bir geminin battığını görmüşler.  Merakla gemiyi gezmeye başlamışlar. Bir de ne görsünler? Batan gemi bir hazine gemisiymiş. İçinde çeşit çeşit pırlantalar, altınlar gibi bir sürü ziynet eşyaları varmış. Sevinmişler, dünyanın en mutlu insanı olmuşlar. Kaplumbağaya söylemişler. Dost balıklardan yardım istemişler. Hazineyi karaya çıkarmışlar. Kaplumbağaya "Biz artık eski halimize dönmek istiyoruz." demişler. Kaplumbağa memnuniyetle kabul etmiş. Zengin bir şekilde köylerine geri dönmüşler. O çalışmayan zenginler fakir olmuş. Kızlarını onlara vermeyen zenginler bunların karşısında el pençe durmuş. Kızlar da sözlerinde durup onları beklemişler. Evlenip mutlu bir yuva kurmuşlar ama fakirlere yardım etmeyi de ihmal etmemişler. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.


Toprak İlkay KÖSECİK

7/D