28 Aralık 2022 Çarşamba

KARANLIK SABAH


Dünyadaki yaşam olağan akışında giderken öyle bir zaman gelmişti ki doğanın tüm akışı tersine dönmüştü. Gün ortasında karanlık yaşanır olmuştu, gece uykusunun en tatlı yerinde de aydınlık. Bilim insanları bunun nedenini araştıradursun bu değişiklikten en çok etkilenip canı sıkılan çocuklardı. Oyunlarının en heyecanlı yerinde karanlığa gömülmek ya da uykunun en tatlı bölümünde uyandırılmak kimin hoşuna giderdi ki? En çok da karanlıktan yakınıyordu çocuklar.

Bir sabahın sabah olmamasıyla başlamıştı her şey. Sabahın o vakti ya da gecenin o yarısında bütün insanlık sokaklara dökülmüştü. Bütün insanlar dışarıdayken büyük bir panik beklerdiniz değil mi? Ortalıkta bir panik vardı, evet ama herkes bu paniği kendi içinde yaşıyordu. O tuhaf zamanda duyulan tek ses neden çalındığı bilinmez sirenler ve birkaç çocuk ağlamasıydı, o kadar. Kimse kimseyle konuşmuyordu. Adeta herkes karanlığın içinde yok olup gitmeye hazır gibiydi.

Bir süre sonra sirenler durdu. Yetkililer konuşmaya başlamıştı. Hoş, onlar da halka ne açıklama yapacaklarını bilmiyordu. Sadece sakin olmalarını, durumun birazdan çözüleceğini söyleyip duruyorlardı. Gerçekten de öyle oldu. Yaşananlardan yaklaşık yarım saat sonra hava aydınlandı. Bazı kişiler -çoğunlukla din adamları- bunun Tanrı‘nın bir işareti olduğunu, eğer onların dediklerini yapmazlarsa cezalandırılacaklarını söylüyorlardı. Fakat kimse onları dinlemiyordu. Normalde çoğunluğu saflardan oluşan biz insanlar hemen böyle sözlere inanırdık. Lakin bir gariplik vardı. Sanki insanlık artık uyanmış, başkalarının onları manipüle etmelerine izin vermeyeceklerdi. Hayatın değerinin farkına varmışlardı. Belki de bu olayın yaşanması iyi bir durumdu.

Sonra bir şey oldu, yağmur başladı ama gökte bulut yoktu hatta yıldızlar gözüküyordu hava hâlâ aydınlık ve sıcak olmasına rağmen. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda hiç kimse evine girmiyordu. Sanki deprem olmuş da evleri yıkılmış gibi. Kısa süre sonra yağmur durdu. Yardım ekipleri yiyecek ve battaniye yardımında bulundular. Aslında buna gerek yoktu, zaten herkesin evinde yemek ve battaniye vardı. Ortalık bir saat kadar öylece durdu. Herkes bir şey bekliyordu, bir yanıt. Birilerinin çıkıp konuşması, en azından kendi fikirlerini anlatması gerekiyordu.

Yavaş yavaş herkes evine girmeye ve haber kanallarını izlemeye başladı. Bu sırada hava değişmeye devam ediyordu. Sonrasında bilim insanları Ay’ın sürekli yön değiştirdiğini ve yakında nedenini öğreneceklerini belirttiler. O gün bütün çalışanlara izin verildi ve okullar tatil edildi.     

Ertesi gün bilim insanları sorunun nedenini açıkladılar. Sorunun nedeni bir asteroitti. Bu asteroidin manyetik çekim alanı neredeyse Dünya’nınki ile aynı güçteydi ve sürekli Dünya’nın etrafında dolanıyordu. Dolayısıyla Ay da bundan etkilenip yön değiştiriyordu. Evet sorunu bulmuştuk ama nasıl çözecektik? Koskoca asteroidi nasıl uzaklaştıracaktık? İşte bu sorulara yanıt aramak için tüm dünya liderleri büyük bir toplantı düzenledi. Birbirine düşman ülkeler bile tartışmayı bir kenara bırakıp bu toplantıya katıldı.

Herkesin kafası karışıktı. Tüm insanların uyku düzeni alt üst olmuştu. Bu durumdan sadece insanlar değil, hayvanlar ve bitkiler de etkilenmişti. Ayçiçeklerinin tamamı solmuştu, nereye bakacaklarını bilemeyip boyunlarına bükmüşlerdi.

Toplantıdan haber gelmişti. Bütün ülkelerin gelirinin bir kısmı kullanılarak itiş gücü yüksek devasa roketler yapılacaktı. Bu roketlerle asteroit itilecekti. Bazı ülke liderleri bunu kabul etmedi. Zamanla bu duruma alışacakları ve gerek olmadığını düşünüyorlardı. Fakat durum sandıklarından daha ciddiydi. Eğer böyle devam ederse bitki örtüsü büyük zarar görecek, deniz seviyeleri durmadan değişecek, mevsimler birbirine girecek hatta Dünya yörüngeden çıkma riskine bile girecekti.

Sonunda çalışmalar başladı. Roketler olabildiğince hızlı tamamlanmalıydı. Yaklaşık bir bir buçuk ay sonunda roketlerin yapımı tamamlandı. Bu bir aylık süreçte Dünya çok büyük bir zarar görmedi fakat insanlar psikolojik olarak çökmüştü.

Sonunda roketler asteroide gönderildi ve başarılı bir şekilde asteroit dünyanın çekim alanından uzaklaştırıldı. Bilim insanları bu durumla ortaya çıkan yeni sorulara yanıt aramaya başladılar. Bu bir aylık süreç, tarihe “Küçük Çaplı Kıyamet” olarak geçti.

 

Nisan ÖZKURT

8/F


“İYİ Kİ” VE “KEŞKE”LERİMİZ

Bazı anılar vardır unutmamak için dualar ettiğiniz. Belki tekrar rüyanızda bile olsa bu anı yaşamak için erkenden uyuduğunuz, düşündükçe huzurlu hissettiğiniz anılar… Aksine bazı anılar ise aklınıza geldikçe canınızı yakar, gözleriniz dolar, unutmak istediğiniz ama beyninizin unutmanıza izin vermediği anılardır onlar. Peki, sizce unutmak istediğimiz ve unutmak istemediğimiz anılarımızın arasındaki tek fark; bir anının güzel, bir anının kötü olması mıdır?

Aslında tüm yaşadıklarımız, iyisiyle kötüsüyle hayatımıza renk katar. Öyle bir zaman gelir ki o unutmak istediğiniz anılar hakkında iyi ki başıma gelmiş, dersiniz.  Belki de sizi kırıp üzen anılar sizin ders çıkarmanız için başınıza gelen, hayatınızda değişimlere sebep olacak, iyiliğiniz için başınıza gelen anılardır.

Her yaşadığınız kötü şey de sanki hayatınız her zaman çok kötü olacak, yaşamasanız daha iyi olacak gibi düşüncelere asla kapılmayın. Her an ölebilme ihtimaliyle yaşadığınız hayatınızda değersiz hissedip kendinizi yaşadıklarınız yüzünden suçlamaya bir saniyeniz bile olmamalı.

Hayatınızı küçümsemeyin, unutmayın ki herkes gibi siz de değerlisiniz.

 

                Bilge Yağmur ORAL

7/D

HEM SANAT HEM SANATÇI


Öğretmenler bizim için her zaman yol gösterici olmuştur. Amaçları bize öğretmek ve bizleri geleceğin yetişkinleri yapmaktır. Onlar bizi hayata hazırlar, gereken ne varsa öğretir ve bize nasihat verirler.

Öğretmen; bizim hatamızı düzelten, doğru yolda bize eşlik edendir. Yaptığımız hataları sabırla, sakince tekrar anlatandır. Konuyu anladığımızdan emin olmak isteyendir. Bizleri büyüten, disiplin, ahlak ve daha nicelerini bize sağlayan odur. Usanmadan, sıkılmadan her gün bizim için bize bir şeyler öğretmek için kalkandır. Kalem gibidir öğretmen, kendisi tükenirken arkasında izini bırakır. Ayrımcılık yapmaz, herkese eşit davranır. Sever, saygı gösterir; saygı bekler öğretmen.

Karanlık bir yolun meşalesidir öğretmen, bizler için yana yana kül olandır. İçindeki cevheri çıkarıp sana mücevher verendir. Ya o mücevheri değere bindirirsin ya da kullanamaz, kırar dökersin. Demem o ki öğretmen, hayattır.  Sanattır, aynı zamanda sanatçıdır öğretmen.

Benim buradaki gayem, öğretmenin kıymetini anlatmaktır. Dikkate alın bu söylediklerimi, umarım bir gün siz de yaşarsınız benim yaşadığım bu duyguları.

 

Yavuz Selim YİĞİT

7/B

23 Aralık 2022 Cuma

‘GELECEK GENÇLERİN, GENÇLER İSE ÖĞRETMENLERİN ESERİDİR

Öğretmenler güneş gibilerdir. Güneş gibi toplumu aydınlatırlar. Heykeltıraş mermere nasıl şekil veriyorsa, onu oluşturuyorsa öğretmenler de çocuklara şekil verir ve onları oluşturur.

Öğretmenler çocuğa kendi bilgilerini anlatarak, onlara eğitim vererek onlara şekil vermiş olurlar. Onlar sabırla ve azimle öğrencilerini gelecek için hazırlarlar. Bir ayna misali öğrenciler öğretmenlerinden ne görürlerse onu yaparlar.

Çocukların kendi hayal güçleri ile hareket edebilmeleri için onları biraz olsun serbest bırakmak gerekir. Örneğin, bir öğretmen öğrenciye hep kendi istediğini yaptırıyorsa, onun kendi istediğini yapmasına izin vermiyorsa bir süre sonra o çocuk kendi hayal gücünü kullanmayı, faaliyet yapmayı ve daha birçok şeyi kullanamaz hâle gelir. Bu durumda o çocuk artık paslanmış hâle gelir. Bunun nedeni ise öğretmeninin ona kendi hayal gücünü kullanma konusunda engel olmasıdır.

Bir diğer öğretmen ise onu kendi hayal gücüne, yeteneğine güvenerek serbest bırakıp istediğini yapmasını sağlarsa çocuk daima işler ve pas tutmaz. Ne demişler? ‘’İşleyen demir pas tutmaz.’’ Bu durumda heykeltıraş öğretmenin bilgisi, mermer öğrenci ve usta da öğretmen konumuna girer. Bu cümleyi daha açık hale getirecek olursak öğretmenler kendi bilgilerini öğrencilerine öğretir ve öğrenciler bu bilgileri tam olarak anlamak için çalışırlar, okurlar ve en sonunda onlar da birer usta hâline gelirler.

Öğrencilerin usta hâline gelmesinde en büyük etken öğretmenlerdir. Bu bilgiler nesilden nesile aktarıldıkça usta sayısı artacak ve yeni ustalar yetişecektir. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle ‘’Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.’’

 

 Asel ALTINIŞIK

   7/C