23 Aralık 2022 Cuma

ÖĞRETMENLİK

    Öğretmenler, öğrencilerinin aile bireyi gibi gördüğü değerli insanlardır. Öğretmen öğrencilerinin yol göstericisidir. Öğrencilerine bilgi vermek ve okulu sevdirmek onlara bağlıdır. Tabii ki öğretmenliğin yakışmadığı kişiler de vardır “Küçük Çocuk” metninde geçen öğretmen gibi.

İyi öğretmen, öğrencilerine bilgi öğretmek için çabalayandır. Tabii bunu sadece bilgi ile kısıtlamamalıyız. Bir haber sitesine göre, Van’ın Tuşba ilçesinde görevli Gamze Öğretmen, uzaktan eğitim sürecinde evde internet imkânı olmayan öğrencilerin daha sağlıklı eğitim alması için yazı tahtası ile kapı kapı dolaşıp ders verdi. 

Yine aynı ilçedeki Meryem Öğretmen, üç yıl önce ilçeye bağlı kırsal bir mahallede göreve başladı. Öğrencilerini geleceğe hazırlayan Meryem Öğretmen, ders vermenin yanı sıra okulun diğer işlerini de üstleniyor. Temizlik görevlisi ile temizlik yapan öğretmen, kış mevsiminde ise odun kırıp, sobayı yakarak öğrencilerine sıcak ortam hazırlıyor.

Uzun lafın kısası, öğretmenler bir heykeltıraş öğrenciler de mermer değildir. Bu nedenle öğretmenlerimizi sevelim, onlara gereken değeri her zaman verelim.

 

Mehmet Serdar ALTUN

7/C

22 Aralık 2022 Perşembe

GÜÇ KİMDE?

             "Güçlü insan ağlamaz, güçlü ol!”

“Ağlama, bebek misin?" gibi sözler ağlayan insanların kendini daha kötü hissetmesine neden olur, öyle değil mi? Peki, biz insanların her şekilde konuştuğunun farkında mıyız?

"Neden hiç ağlamıyorsun duygusuz, kalpsiz?"

"Neden ağlıyorsun? Güçlü olsana biraz, sen bebek misin?"

Bu cümleleri de duymuşsunuzdur. Bir de cinsiyet olarak ayıranlar vardır insanları.

 "Erkek adam ağlar mı? Ne o öyle kız gibi?"

Bunun gibi daha bir sürü eleştiri. Bu eleştiriler kalp kırar. Her insan yargılanır. Sizi de eleştirecekler, sizi de yargılayacaklar. Sizin de duygularınıza ve hissettiklerinize, ağlamak ve gülmek gibi eylemlerinize saygı göstermeyecekler. Belki de korkuyorsunuz insan içinde ağlamaktan. Peki, insanların yanında gülmekten korkuyor musunuz? Çoğu insan ağlamayı acizlik, eziklik gibi görse de bence ağlamak çok güzel bir şey.

Bazen insanlar ağlarken konuşamadığı, anlatamadığı şeyleri anlatır aslında. Ağlamak bazen öfkeyi, mutluluğu, üzüntüyü anlatır. Her ne kadar toplumda acizlik gibi görünse de güçlülüğün göstergesidir. Her insan ağlamalı ve bundan korkmamalı, çekinmemelidir. Siz de çekinmeyin. Sonuçta insanlar sizin ne hissettiğinizi anlamayacaklar ve tüm insanlar bir gün sizin duygularınızı unutacak.

Başkalarının her şekilde sizi eleştireceğini unutmayın. Siz kendinize olan bakış açınıza önem verin, başkalarının size söylediği kırıcı sözlere değil.


Bilge Yağmur ORAL

7/D

ÖĞRETMENİN EMEĞİ

 

Bir öğrencinin herhangi bir konuda merakını giderebilmek için soru soracağı ilk kişi öğretmendir bence. Bir heykeltıraş mermere ne ise, usta çırağa ne ise öğretmen de öğrenciye odur. Öğretmenler de tıpkı heykeltıraşlar gibidir. Onlar öğrencilerini hamur gibi yoğurur, onlara eğitimler verir ve onları şekillendirirler.

Bir öğretmen bir şeyler öğretebiliyorsa ve öğrenciye katkıda bulunabiliyorsa ne mutlu o öğretmene. “Öğrenmeye ar olmaz.” atasözümüzdeki gibi hangi şartlarda olursa olsun bilgi edinmek için elimizden geleni yapmalıyız. Utanmak, bunu bilmediğim bilinirse bana güler, alay ederler diyerek çekingen davranmak yanlıştır. İlim Çin’de de olsa arayıp bulmak gerekir, bu arayışta da en iyi yol göstericimiz öğretmenimizdir. Bir öğretmen de öğrencilerinin olabileceklerinin en iyisi olmalarına kendini adamıştır. Bu amaç doğrultusunda emek, çaba ve zaman harcar. Karşılığında beklediği en önemli şey ise öğrencilerinin gelişip mutlu birer insan olmalarıdır. Ne güzel demiş Mustafa Kemal Atatürk de: “Öğretmenler, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.”

Uzun lafın kısası, öğretmen emeğinin karşılığını öğrencisinin iyi yerlere geldiğini görerek, usta zamanın ayırdığı ve işin bütün ayrıntılarını göz önüne alarak anlattığı çırağın mükemmel bir başarıya imza attığının görüntüsünü izleyerek alıyor.

                                                                                        

                                                                                                               Ferit Eymen Ardıç

7/D

16 Aralık 2022 Cuma

ERASMUS + İLE ALMANYA

 

        Geçtiğimiz kasım ayının son haftası idi. Kış aylarına girecek olduğumuz için havalar da epey soğuktu. Almanya'ya uçmak için yola koyulmuştuk. Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra valizlerimizi hazırlayıp bagaja yükledik. Artık gitmek için hazırdık.
          Sabah saatlerinde yola çıkmıştık. Şehrin sessizliği ve karanlığı ile güne başlamıştık. Yolda giderken manzarayı izliyor bir yandan da anılara dalıyordum.
    Birkaç kilometre sonra yolumuzun üstündeki dinlenme merkezinde durup mola verdik. Yaklaşık olarak iki saat sonra havaalanına ulaştık ve gerekli işlemleri yapıp uçağa bindik.
    Bu benim ilk uçağa binişimdi ve uçağı çok beğenmiştim. Üç saat sonra Almanya'ya iniş yaptık ve Fatma öğretmenimizin tanıdığı olan bir amcaya misafirliğe gidiyorduk.
        Yolda birçok şey görmüştüm ama en çok dikkatimi çeken, oradaki evler olmuştu. Evlerin çatısı hep üçgen şeklindeydi ve genellikle evler tek veya iki katlıydı. Ayrıca oldukça hoş görünüyorlardı.
        Eve ulaştığımızda biraz oturduk ve dinlendik. Sonrasında ise dışarıya yemek yemeye çıktık. Bir restoran bulup girdik ve masaya oturduk. Burada en çok ilgimi çeken şey ise çalan müziklerin Türkçe olmasıydı. Menüde de Türk yemekleri de vardı. 
        Yemeğimizi yedikten sonra restorandan kalktık ve öğretmenlerimiz oteline biz ise Alman ailelerin yanına gittik. Ailenin yanındayken her şey çok güzel geçti ve ailenin çocuğu ile dört gün birlikte okula gidip geldik. Okula ilk gittiğimizde bize oradaki öğrenciler okulu tanıttılar. Okula ait yemekhane, spor salonu, kütüphane, mutfak vardı. Okuldaki her öğretmen birden fazla derse giriyordu. Bu durum ilk başta bana garip gelmişti ama sonradan alıştım.
        Okuldaki dersler ise hiç ağır değildi. Bir gün okul olarak Mercedes-Benz müzesine geziye gittik, bir sürü tarihi eser ve araba gördük. Arabaları çok beğendim. Onun dışında ise Calw'e gittik ve oraları gezdik. Oranın mimarisine bayıldım, evler çok hoştu. Orada Alman arkadaşlarımızla bir ödev yaptık. Bize şehirle alakalı bazı bilgiler soruyor ve biz de şehri gezip cevapları bularak kâğıda yazıyorduk.

Dört gün Alman ailelerle kaldıktan sonra ailelerin yanından ayrıldık ve sonrasında ise Münih'e gittik. Orada binaların kat sayısı artıyordu. Bir sürü Türk restoranı, marketi görmüştük. Bu şehir bence gayet güzeldi. Şehrin binalarını çok beğendim, her biri eski bir mimariye sahipti. Münih'te iki gün bir otelde kaldık, marketlere gittik, etrafı gezdik. Bence her şey çok güzeldi.

 

Taha Mert ÇAKMAK

7/D