16 Aralık 2022 Cuma

ERASMUS + İLE ALMANYA

 

        Geçtiğimiz kasım ayının son haftası idi. Kış aylarına girecek olduğumuz için havalar da epey soğuktu. Almanya'ya uçmak için yola koyulmuştuk. Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra valizlerimizi hazırlayıp bagaja yükledik. Artık gitmek için hazırdık.
          Sabah saatlerinde yola çıkmıştık. Şehrin sessizliği ve karanlığı ile güne başlamıştık. Yolda giderken manzarayı izliyor bir yandan da anılara dalıyordum.
    Birkaç kilometre sonra yolumuzun üstündeki dinlenme merkezinde durup mola verdik. Yaklaşık olarak iki saat sonra havaalanına ulaştık ve gerekli işlemleri yapıp uçağa bindik.
    Bu benim ilk uçağa binişimdi ve uçağı çok beğenmiştim. Üç saat sonra Almanya'ya iniş yaptık ve Fatma öğretmenimizin tanıdığı olan bir amcaya misafirliğe gidiyorduk.
        Yolda birçok şey görmüştüm ama en çok dikkatimi çeken, oradaki evler olmuştu. Evlerin çatısı hep üçgen şeklindeydi ve genellikle evler tek veya iki katlıydı. Ayrıca oldukça hoş görünüyorlardı.
        Eve ulaştığımızda biraz oturduk ve dinlendik. Sonrasında ise dışarıya yemek yemeye çıktık. Bir restoran bulup girdik ve masaya oturduk. Burada en çok ilgimi çeken şey ise çalan müziklerin Türkçe olmasıydı. Menüde de Türk yemekleri de vardı. 
        Yemeğimizi yedikten sonra restorandan kalktık ve öğretmenlerimiz oteline biz ise Alman ailelerin yanına gittik. Ailenin yanındayken her şey çok güzel geçti ve ailenin çocuğu ile dört gün birlikte okula gidip geldik. Okula ilk gittiğimizde bize oradaki öğrenciler okulu tanıttılar. Okula ait yemekhane, spor salonu, kütüphane, mutfak vardı. Okuldaki her öğretmen birden fazla derse giriyordu. Bu durum ilk başta bana garip gelmişti ama sonradan alıştım.
        Okuldaki dersler ise hiç ağır değildi. Bir gün okul olarak Mercedes-Benz müzesine geziye gittik, bir sürü tarihi eser ve araba gördük. Arabaları çok beğendim. Onun dışında ise Calw'e gittik ve oraları gezdik. Oranın mimarisine bayıldım, evler çok hoştu. Orada Alman arkadaşlarımızla bir ödev yaptık. Bize şehirle alakalı bazı bilgiler soruyor ve biz de şehri gezip cevapları bularak kâğıda yazıyorduk.

Dört gün Alman ailelerle kaldıktan sonra ailelerin yanından ayrıldık ve sonrasında ise Münih'e gittik. Orada binaların kat sayısı artıyordu. Bir sürü Türk restoranı, marketi görmüştük. Bu şehir bence gayet güzeldi. Şehrin binalarını çok beğendim, her biri eski bir mimariye sahipti. Münih'te iki gün bir otelde kaldık, marketlere gittik, etrafı gezdik. Bence her şey çok güzeldi.

 

Taha Mert ÇAKMAK

7/D







16 Ekim 2022 Pazar

Yirmi Yıl Sonraya Mektup

 

Sevgili Yirmi Yıl Sonraki Ben,

Umarım iyisindir ve kariyerinde güzel yerlere gelmişsindir. Bu mektubu sana yazdığım tarih 13 Eylül 2022. 8.sınıf LGS öğrencisiyim ve hedefim, istediğim liseyi kazanıp üniversite sınavına çok iyi çalışıp voleybolu hiç bırakmadan ilerleme kat ederek voleybolcu ve antrenör olmak. Bunun için önce çok çalışıp LGS'de iyi puan yapıp istediğim liseye girmem gerek ki ben bunu başaracağım konusunda kendime çok güveniyorum.

Umarım bu mektubu hayallerini gerçekleştirmiş ve bunu başardığın için gururla okuyorsundur ya da başka bir işte çalıştığın zamanlar bulup keşkelerle okuyorsundur. Belki de yolun tam ortasında kendine moral motivasyon vermek için okuyorsundur. Umarım pişmanlıklarla, keşkelerle üzülerek okumuyorsundur.  Gerçi eminim ki bunu başarmışsındır. Lütfen, başarmış ol. Eksiksiz çalışıp başarı elde edip kendinle gurur duymuş ol ama lütfen pes etmiş olma. Hedeflerinden uzaklaşmamış ol. Yirmi yıl sonraki benden bunları bekliyorum çok çalıştığıma da eminim.

Şu an yolun en başındayım. Hedeflerim belli, bu hedeflere ulaşmak için yapmam gerekenler de belli. Her konuda çok çalışmalıyım, her geçen gün kendimi geliştirip zirveye çıkmalıyım. Aslında her şeyim belli ve planlı ama kafam çok karışık her konuda. Özellikle derslerde içimde yapamazsam korkusu var. Biliyorum ki ne kadar çok çalışırsam bundan zevk almaya başlarsam, bir başlarsam bu yola devamını koşmayı geç, uçarak bitiririm ve sen, yirmi yıl sonraki İdil, sakın düşmekten korkma. Düş, ayağa yine kalkarsın. Benim için en büyük başarı, hiçbir zaman düşmemek değil, her düştüğümde tekrar ayağa kalkabilmektir. Hayat senin, yaşamak güzel ve hakkını verecek enerjiye de sahipsin. Unutma, hayatın önüne uzanmaktadır, arkana değil. Yaptığın şeyi yapmışsındır. Bunu değiştiremezsin fakat ilerleyebilirsin.

Sana mektubum bu kadardı. Geri kalan kısmını başarınla sen doldurmuş olacaksın...


İ. Duru BATUR

8/D

 

x

x

7 Eylül 2022 Çarşamba

KONUŞMAK VE ÇALIŞMAK

             İnsanoğlu, dünya var olduğundan beri hiçbir zaman elindekiyle yetinmemiş ve hep daha iyisine, daha güzeline ulaşmanın hesaplarını yapmıştır. Bir buluş, başka bir icada, bir gelişme başka bir gelişmeye kaynak teşkil etmiştir.  Ne var ki bu önemli çalışmalara sadece hayal kuranlar değil, hayalleriyle emeklerini, alın terlerini birleştirenler imza atmışlardır.

            Konuşmalarına baktığınızda sizi kendine hayran bırakan insanlarla çokça karşılaşmışsınızdır ama ne yazık ki bu insanların birçoğunun dişe dokunan bir icraatına rastlayamazsınız. “Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz.” diyen Ziya Paşa da sadece sözle peynir gemisinin yürümeyeceğini çok güzel bir biçimde ifade etmiştir.

            Edison, elli yıllık hayalini gayretli çalışmalarıyla gerçeğe dönüştürmüş ve ampulü icat etmiştir. Bu çalışmaları esnasında başarısızlıkla sonuçlanan denemeler sonucunda bile yılmamış, çevresindekilerin artık vazgeçmesini söylemesine hiç kulak asmadan ısrarla çalışmaya devam etmiştir. Ona göre her başarısız sonuç kendisini doğruya bir adım daha yaklaştırmaktadır ve öyle de olmuştur. Bu sayede adını tarihe altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.

            Hedefe ulaşmak, hayallerimize kavuşmak için iş işten geçmeden çok çalışmalıyız. Aksi hâlde hayallerimiz hiçbir zaman gerçeğe dönüşmeyecektir.



Aydın KESKİN

Türkçe Öğretmeni

 

9 Temmuz 2022 Cumartesi

YARIN ÇOK GEÇ

           Herhangi bir şeyi oluşturmak, ortaya çıkarmak, emek harcamayı gerektirir. Çalışmak diye tanımladığımız bu emek harcama işi insanoğlunun hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İhtiyaç duyduğumuz, sahip olmak istediğimiz birçok şeyi ancak çalışarak elde edebiliriz.


          Çalışmak, kimi insanlar için bir yaşam biçimi olurken kimileri için gereksiz eylemler bütünüdür. Maddi durumu iyi olmayan bir ailenin çocuğu olarak doğmak, ister istemez çalışmayı hayat biçimi hâline getirmeyi de beraberinde getirmektedir. Lâkin Allah size yatları, katları, çeşit çeşit gelir kaynakları olan bir ailenin evladı olma lütfunu bağışlamışsa bu yaşam biçimini tercih etme zorunluluğu yok gibi görünür. Buna karşın şu da unutulmamalıdır: Bahse konu olan zenginlik de ebeveynlerin, büyük büyük dede ile ninelerin gayretleriyle, azimli çalışmaları sonucu vücuda gelmiştir.

         O zaman geçmişten ders çıkarıp geleceğe yön vermek lazım gelir. Bizi geçmişte harcanan birçok emek mi yüceltmiş yoksa boşa harcanan zaman mı hayatın acımasız yüzüyle karşı karşıya getirmiş? Bu soruya vereceğimiz cevap, büyük ihtimalle kendimize ve geleceğimize yapacağımız yatırımın ya da istikbalimizi batırmanın kaynağını teşkil edecektir.

           Millet olarak inançlarımızı dahi bazen keyfimize göre yorumlayabiliyoruz. Söz gelimi, Allah’a dua etmekten başka hiçbir şey yapmadan bir başka deyişle suya sabuna dokunmadan her şeyi elde edebileceğimizi sanıyoruz. Çalışmadan, çaba sarf etmeden oturduğumuz yerden dağları devirip çölleri aşıyoruz. Ne yazık ki kendi söylediklerimize kendimiz bile inanmadan başkalarının bunlara inanmasını bekliyoruz. Bu noktada, gariptir, karşımızdakiler de “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” deme cesaretini gösteremiyor.

        Lafla peynir gemisini yürütemeyeceğimize göre kolları sıvayıp işe koyulmanın vakti geldi de geçiyor. Dünya Ay’a giderken sonsuza dek yaya kalmak istemiyorsak bize engel olan ataletten derhal kurtulmalı ve hedefe giden yolda adım atmaya başlamalıyız. Zira yarın çok geç olabilir.
 
 
Aydın KESKİN
Türkçe Öğretmeni

12 Haziran 2022 Pazar

Çevremizi Temiz Tutalım

        Defne ve arkadaşı Deniz, her zaman  sabah erkenden kalkar; dışarı çıkıp oyun oynardı. Kedilere süt verirdi. Her yaz olduğu gibi beyaz duvarlı evlerin yanındaki salıncakta sallanır, çikolatalı sütlerinden içerlerdi.

        Bir gün parkta oyun oynarken Defne ve deniz pikniğe gitmek istediler, bunu hemen annelerine söylediler. Defne'nin annesi izin vermişti. Deniz'in annesi de izin verdiği için pikniğe gideceklerdi. Kızların etekleri zil çaldı ve pikniğe gitmek için can atıyorlardı. Defne ve Deniz hazırlandılar, eşyaları arabaya yerleştirmeye yardım ettiler. Sonunda bütün işler bitmişti ve artık yoldalardı. Piknik yerine geldiklerinde her yer yemyeşil ağaçlarla doluydu. Piknik eşyalarını indirmeye yardım ettiler. Defne ve Deniz topu aldılar ve topla oynamaya başladılar. Kızlar topla oynarken anneleri yemekleri hazırlıyordu. O sırada birçok kişi gelmişti piknik alanına. Yemek hazır olunca afiyetle yemek yediler ve yemekleri bitince azıcık uzandılar, kuş seslerini dinlediler. Anneleri kızlara çikolata vermişti, kızlar çikolatalarını yedikten sonra çöplerini yere attılar.

        Tam o sırada ileriden "İmdat, imdat!" diye sesler geldi. Kızlar birden korktular. İnsanlar koşa koşa kızların yanına geliyorlardı. Herkes yangın var diye korkuyorlardı. Gerçekten de yangın çıkmış; ağaçlar, evler, içindeki hayvanların çoğu yanmıştı. Defne'nin annesi itfaiyeyi aradı, itfaiyeler geldi ve yangını söndürdüler. Yangının nedeni ise çevreye atılan çöplerdi.

       Kızlar bu sözü duyduktan sonra çok pişman oldular çünkü onlar da yere çöp atmışlardı. Bundan sonra hiçbir zaman çevreye çöp atmadılar, atanları da uyardılar.


                    Erva ŞEFİK

6/C Sınıfı Öğrencisi