9 Temmuz 2022 Cumartesi

YARIN ÇOK GEÇ

           Herhangi bir şeyi oluşturmak, ortaya çıkarmak, emek harcamayı gerektirir. Çalışmak diye tanımladığımız bu emek harcama işi insanoğlunun hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İhtiyaç duyduğumuz, sahip olmak istediğimiz birçok şeyi ancak çalışarak elde edebiliriz.


          Çalışmak, kimi insanlar için bir yaşam biçimi olurken kimileri için gereksiz eylemler bütünüdür. Maddi durumu iyi olmayan bir ailenin çocuğu olarak doğmak, ister istemez çalışmayı hayat biçimi hâline getirmeyi de beraberinde getirmektedir. Lâkin Allah size yatları, katları, çeşit çeşit gelir kaynakları olan bir ailenin evladı olma lütfunu bağışlamışsa bu yaşam biçimini tercih etme zorunluluğu yok gibi görünür. Buna karşın şu da unutulmamalıdır: Bahse konu olan zenginlik de ebeveynlerin, büyük büyük dede ile ninelerin gayretleriyle, azimli çalışmaları sonucu vücuda gelmiştir.

         O zaman geçmişten ders çıkarıp geleceğe yön vermek lazım gelir. Bizi geçmişte harcanan birçok emek mi yüceltmiş yoksa boşa harcanan zaman mı hayatın acımasız yüzüyle karşı karşıya getirmiş? Bu soruya vereceğimiz cevap, büyük ihtimalle kendimize ve geleceğimize yapacağımız yatırımın ya da istikbalimizi batırmanın kaynağını teşkil edecektir.

           Millet olarak inançlarımızı dahi bazen keyfimize göre yorumlayabiliyoruz. Söz gelimi, Allah’a dua etmekten başka hiçbir şey yapmadan bir başka deyişle suya sabuna dokunmadan her şeyi elde edebileceğimizi sanıyoruz. Çalışmadan, çaba sarf etmeden oturduğumuz yerden dağları devirip çölleri aşıyoruz. Ne yazık ki kendi söylediklerimize kendimiz bile inanmadan başkalarının bunlara inanmasını bekliyoruz. Bu noktada, gariptir, karşımızdakiler de “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” deme cesaretini gösteremiyor.

        Lafla peynir gemisini yürütemeyeceğimize göre kolları sıvayıp işe koyulmanın vakti geldi de geçiyor. Dünya Ay’a giderken sonsuza dek yaya kalmak istemiyorsak bize engel olan ataletten derhal kurtulmalı ve hedefe giden yolda adım atmaya başlamalıyız. Zira yarın çok geç olabilir.
 
 
Aydın KESKİN
Türkçe Öğretmeni

12 Haziran 2022 Pazar

Çevremizi Temiz Tutalım

        Defne ve arkadaşı Deniz, her zaman  sabah erkenden kalkar; dışarı çıkıp oyun oynardı. Kedilere süt verirdi. Her yaz olduğu gibi beyaz duvarlı evlerin yanındaki salıncakta sallanır, çikolatalı sütlerinden içerlerdi.

        Bir gün parkta oyun oynarken Defne ve deniz pikniğe gitmek istediler, bunu hemen annelerine söylediler. Defne'nin annesi izin vermişti. Deniz'in annesi de izin verdiği için pikniğe gideceklerdi. Kızların etekleri zil çaldı ve pikniğe gitmek için can atıyorlardı. Defne ve Deniz hazırlandılar, eşyaları arabaya yerleştirmeye yardım ettiler. Sonunda bütün işler bitmişti ve artık yoldalardı. Piknik yerine geldiklerinde her yer yemyeşil ağaçlarla doluydu. Piknik eşyalarını indirmeye yardım ettiler. Defne ve Deniz topu aldılar ve topla oynamaya başladılar. Kızlar topla oynarken anneleri yemekleri hazırlıyordu. O sırada birçok kişi gelmişti piknik alanına. Yemek hazır olunca afiyetle yemek yediler ve yemekleri bitince azıcık uzandılar, kuş seslerini dinlediler. Anneleri kızlara çikolata vermişti, kızlar çikolatalarını yedikten sonra çöplerini yere attılar.

        Tam o sırada ileriden "İmdat, imdat!" diye sesler geldi. Kızlar birden korktular. İnsanlar koşa koşa kızların yanına geliyorlardı. Herkes yangın var diye korkuyorlardı. Gerçekten de yangın çıkmış; ağaçlar, evler, içindeki hayvanların çoğu yanmıştı. Defne'nin annesi itfaiyeyi aradı, itfaiyeler geldi ve yangını söndürdüler. Yangının nedeni ise çevreye atılan çöplerdi.

       Kızlar bu sözü duyduktan sonra çok pişman oldular çünkü onlar da yere çöp atmışlardı. Bundan sonra hiçbir zaman çevreye çöp atmadılar, atanları da uyardılar.


                    Erva ŞEFİK

6/C Sınıfı Öğrencisi