4 Haziran 2023 Pazar

LGS 2023'ÜN TÜRKÇESİ

Yoğun bir çalışma sürecinin sonunda heyecanla beklenen LGS'yi bugün itibarıyla tamamlamış olduk. Öncelikle, sınava giren öğrencilerimize ve LGS sürecinde en az öğrenciler kadar yorulan velilerimize geçmiş olsun diyelim.

LGS 2023 sorularını genel itibarıyla değerlendirmek gerekirse matematik sorularının beklenenin aksine bu yıl kolay geldiğini söylemek mümkün. Çünkü ilk değerlendirmelere göre matematik dersinden tüm soruları doğru cevaplayan öğrenci sayısı oldukça fazla. Tabii kesin sonuçların açıklanmasını beklemek en doğrusu olacaktır. 

Bu yıl LGS'de en belirleyici dersin Türkçe olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. İlk bakışta kolay gibi görünen Türkçe testinin  hiç de kolay olmadığını söylemeliyiz. Dil bilgisinden sadece bir fiilimsi sorusunun sorulduğu Türkçe testinde birinci dönem konuları içinde olmasına rağmen cümlenin ögeleri konusundan soru sorulmaması testin ağırlığını okuma ve okuduğunu anlama üzerine yoğunlaştırdı.  Türkçe testinin %65’ini anlam soruları, %20’sini grafik, tablo ve görsel yorumlama soruları, %10’unu yazım ve noktalama, %5’ini ise dil bilgisi soruları oluşturdu. 

Sorularda kullanılan metinlere bakıldığında göze çarpan en önemli ayrıntı, metinlerin zengin bir söz varlığına sahip olması. Bu nedenle anlam bilgisi soruları, okuma alışkanlığı olmayan öğrencilerin oldukça zorlanacağı türden sorulardı. Tablo ve grafik yorumlama soruları ise üst düzey düşünme becerisi gerektiren sorulardı.  

Okuma alışkanlığı olan, okuduğunu yorumlayan, mevcut bilgileriyle yeni öğrendikleri arasında ilişkilendirme yapabilen, çok yönlü düşünme becerisine sahip öğrenciler bu sınavda başarı atlatmıştır diye düşünmekteyiz. 

LGS 2023'ü geride bırakırken sınava giren tüm öğrencilerimiz için hayallerindeki liseye yerleşmelerini diliyoruz. Bundan sonra sahne LGS 2024 tayfasının. Onlara da önümüzdeki bir yılı çok iyi değerlendirip bol bol okuyarak sınava güzel biçimde hazırlanmalarını tavsiye ediyoruz. 



Aydın Keskin

Türkçe Öğretmeni



18 Mayıs 2023 Perşembe

İKİ KARDEŞ

       Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal, horoz imam iken... Manda berber, köpek kasap, annem kaşıkta, babam beşikte iken... Ben de babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir dağın eteklerinde bir köy varmış. 

     Köydekiler geçimini çiftçilikle sağlarken -tabii babadan mal düşenlerin durumu iyi, babadan mal düşmeyenlerin durumları da kötüymüş- bu köyde fakirlerden Ömer ve Ayhan adında iki kardeş yaşarmış. Bunların anne ve babaları genç yaşta öldükleri için onlara 18 yaşlarına kadar dedeleri bakmış fakat fakirlik diz boyuymuş. Zavallı dede yememiş yedirmiş ve çocuklara çok iyi bakmış ama bir türlü fakirlikten kurtulamamışlar. Zamanla dedeleri de ölmüş, kalmışlar tek başlarına. Zaten az olan tarlalarını işlemeye başlamışlar. Zar zor karınlarını doyuruyorlarmış. On sekiz on dokuz yaşlarına geldiklerinde "Fakiriz diye sevmeyecek değiliz ya!" demişler. Köyde iki zengin varmış. Bunların çok mal varlığı varmış. Gençlere babadan yer kalmamış ama o zenginlere babalarından büyük bir servet kalmış. Zenginler fazla da çalışmayı sevmezlermiş. 

        Masal bu ya iki adamın iki güzel kızı varmış: Yaren ve Nehir. Bizim gençler bunları sevmezler mi!  Zengin adamlar küplere binmiş o fakirler bizim kızımızı nasıl ister diye. Kızlar da çocukları çok seviyormuş ama babalarını bir türlü ikna edememişler.İki kardeş artık köyden ayrılmaya karar vermişler. Kızlar da onları dönünceye kadar beklemeye söz vermişler.

       Çıkmışlar yola. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Padişahın sarayına varıp ondan bir iş istemeye karar vermişler. Bu kardeşlerin bir de bir özelliği varmış. Bunlar çok hayvanseverlermiş. Önlerinde uzun bir yol varmış. Ormanlardan geçmişler, ot yemişler ama Hayvanları çok sevdiklerinden et yememişler. Günlerce yürüdükten sonra karşılarına denizle bağlantısı olan bir kanal çıkmış. Bu kanaldan karşıya geçmeleri gerekiyormuş fakat yüzmeyi nereden bilsinler? Kara kara düşünürken suyun kenarında bir kaplumbağa yavrusunun ters döndüğünü, ayaklarının üzerinde duramadığını görmüşler. Kaplumbağaya yardım edip ayağının üzerinde durmasını sağlamışlar. Nunu gören anne kaplumbağa da benden ne dilerseniz dileyin, deyip teşekkür etmiş. Başlamışlar konuşmaya, dertleşmeye. Durumlarını anlatmışlar, kaplumbağa bu duruma çok üzülmüş. Demek bu karada size ekmek yok. Bir de şansınızı denizde deneyin, demiş. Onlar da bu nasıl olur, demişler. Kaplumbağa deniz kızı olur da deniz erkeği olmaz mı, demiş. Siz benim yavrumu kurtardınız, ben de sizi deniz erkeği yapayım, demiş. Düşünmüşler, taşınmışlar. Denizin altını merak etmişler. Kaplumbağanın dediğini kabul etmişler. 

        Girmişler kanala, açılmışlar denize doğru. Aman Allah'ım! Çeşit çeşit balıklar, yosunlar... Hayretler içinde kalmışlar. Kaplumbağa onları dostlarıyla tanıştırmış. Orada korktukları hayvanlar da olmuş ama onlardan uzak durmuşlar. Birçok balıkla da güzel dostluklar kurmuşlar. Denizin dibinde dolaşırken çok ilginç şeylerle karşılaşıyorlarmış. Bunlar da gemilerin geçerken denize attığı yabancı maddelermiş.  Onların denizin dibine düşmesine hayretler içerisinde izlerlermiş. 

        Bir gün yine su altında yüzerken bir geminin battığını görmüşler.  Merakla gemiyi gezmeye başlamışlar. Bir de ne görsünler? Batan gemi bir hazine gemisiymiş. İçinde çeşit çeşit pırlantalar, altınlar gibi bir sürü ziynet eşyaları varmış. Sevinmişler, dünyanın en mutlu insanı olmuşlar. Kaplumbağaya söylemişler. Dost balıklardan yardım istemişler. Hazineyi karaya çıkarmışlar. Kaplumbağaya "Biz artık eski halimize dönmek istiyoruz." demişler. Kaplumbağa memnuniyetle kabul etmiş. Zengin bir şekilde köylerine geri dönmüşler. O çalışmayan zenginler fakir olmuş. Kızlarını onlara vermeyen zenginler bunların karşısında el pençe durmuş. Kızlar da sözlerinde durup onları beklemişler. Evlenip mutlu bir yuva kurmuşlar ama fakirlere yardım etmeyi de ihmal etmemişler. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.


Toprak İlkay KÖSECİK

7/D